21 Ekim 2016 Cuma

ORHON YAZITLARI’NDA KADIN

ORHON YAZITLARI’NDA KADIN


Orhon Yazıtları, sosyal kurumların en temel,  en  önemli  parçası olan aile kurumu ve kadın konusunda  önemli bilgiler sunmaktadır. Araştırmalarımızda bu konuyla  ilgili  herhangi  bir çalışmaya rastlamadık. Toplum ve aile içindeki rolü günümüzde hâlâ tartışılan  kadının, Köktürk Yazıtları’ndaki ve onun ışığında Köktürkler dönemindeki konumunun ortaya konulup incelenmesi, sosyal bir varlık ve ailenin bir ferdi  olarak hangi süreçleri geçirdiğini aydınlatan  bilimsel  veriler sunacaktır.
Yazıtlarda hatunun adının kağanın  adıyla beraber zikredilmesi, kadının toplum içerisindeki ve devlet yönetimindeki konumuna da işaret eder. Orhon Âbideleri’nde kadın aile içinde, kız evlat, kız kardeş, eş ve  gelin konumuyla yer almaktadır. Cariye kavramı da sık sık geçmekle birlikte cariyelik müessesinin bulunduğuna dair net bilgi yoktur.
Orhon Âbideleri’nde kadın dinî-mitolojik bir kimlikle de karşımıza çıkmaktadır. Eski Türk inanışında ve töresinde kağan yeryüzünde tanrının temsilcisidir. Tanrı onu görevlendirmiştir ve onun yardımcıdır. Yazıtlara göre bu özellik sadece kağana değil, hatuna da aittir ve bu husus, metinde sık sık tekrarlanır. Kültigin Âbidesi’nde Bilge Kağan, babası kağanı ve annesi hatunu  il veren tanrının, Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye yücelttiğinden söz eder.Eski Türk tarihine ve kültürüne ışık tutan bir ayna olan Orhon Yazıtları, eski Türk kültürü hakkında bilgi veren destanlar ve diğer yazılı eserlerle bütünlük  taşıdığı için bu makalede konu, özelde Orhon Yazıtları, genelde eski Türk kültürü çerçevesinde ele alınmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kadın, aile, kültür, destan,OrhonWOMEN in ORHON LEGENDSOrhon Legends present important knowledges about family institution and women which have been an important element of social institutions. We didn’t find any study about this consept in our study. The role of women in the family and society is stil arguable. This study examines the situation of women and family institution in Köktürk Legends and in those period.
In Legends the name of the khatun (wife of a khan) mentioned with khan. This points out the importance of the situation of women in the society and in the state administration. In Orhon Monument women in the family takes place are as a daughter, sister, wife and bride. Although the consept of concuible are mentioned frequently, but there is no clear information about concuibe institution.In Orhon Monument, women are also appeared as a religious-mitologic identy. In the old Turkish belief and custom, khan represents God in the eart. God charged khan and helped him. According to legends, this specialty not only belongs to khan also belongs to khatun. This situation  repeated frequently in the texts. In Kültigin Monument Bilge Khan describes such a situation God raises his mother and father in order to prevent abolish  the name of the Turkish nation. Orhon Legends illuminate old Turkish history and culture. The subject of this study are hold properly in Orhon Legends, generally in old Turkish culture. Because Orhon Legends are integrated with epics and other literature which gives us some important information about old Turkish culture. Key Words: Women, family, culture, epic, Orhon  
Eski Türklerin devlet idaresi, siyasî hayatı, töre ve gelenekleri, din ve inanışları hakkında kapsamlı bilgiler veren Orhun Âbideleri, o dönemdeki   kadının siyasî ve sosyal hayattaki rolü, aile içindeki konumu, hatunların (hakanların eşlerinin) kutsî varlıkları hakkında da önemli bilgiler sunmaktadır. Sosyal kurumların en temel ve en önemli  parçası olan aile kurumunun temelini kadın teşkil eder. Eski Türklerde aile kurumu, son derece önemli hatta kutsî bir mânâ içeren  kurumdu.  Bu makale, Orhun Yazıtları’nda kadını, siyasî hayattaki, devlet yönetimindeki rolü,  aile kurumundaki yeri ve dinî-mitolojik anlamı  açısından incelemektedir.Orhun Yazıtları bağlamında o zamanki Türk toplumunda kadının konumuna işaret eden kavram ve fikirler incelenirken  sözlü gelenek mahsulleri de göz ardı edilmemelidir. İlk yazılı eser olmak bakımından büyük kıymet arz eden Göktürk Yazıtları  her bakımdan eski destanlarla bütünlük içerisindedir. Bu yüzden Yazıtlarda kadının konumunu incelerken eski destanlarla bir bütünlük içerisinde değerlendirmeye çalıştık. Bu bağlamda o yüzyılların Türk toplumundaki kadının  başlıca vasıfları şöyle belirlenebilir: Atlı-göçebe hayatın özellikleriyle uyumlu bir yapıya sahiptir. Dinî-mitolojik özellik arz eder. Devlet yönetimi içinde bir yere ve söze sahiptir. Aile kurumunun etkin ve önemli bir parçasıdır.
ÇALIŞMANIN  ÖNEMİ (RESEARCH SIGNIFIANCE)Bu makale, Türk kültürünün, tarihinin en temel kaynağı olan ve bu hususta en sağlam bilgiler, içeren Göktürk yazıtlarında kadın ve ona bağlı olarak aile konusunu ilk kez inceleyen bir çalışmadır.Türk kültürünün ilk yazılı âbidesi olan Orhun Yazıtları’nda kadın  konusu  bugüne kadar bağımsız bir çalışmanın konusu olarak incelenmemiştir. Orhun Yazıtları gibi Türk kültürünün temel kaynaklarından olan  Divanü Lûgati’t Türk, Dede Korkut Kitabı, Kutadgu Bilig gibi eserlerde   kadın ve aile konusuyla alakalı incelemeler yapılmış, makaleler yazılmıştır.Özellikle Dede Korkut Oğuznamelerinde kadın pek çok bağımsız çalışmanın konusu olmuştur. Bu makale Orhun Yazıtları’nda kadını inceleyen ilk müstakil çalışmadır.KONU (SUBJECT)Eski Türklerin yaşantısı, örf ve adetleri, dinleri, inanışları, insan, ahlak, aile anlayışları gibi konularda bize bilgi veren çeşitli kaynaklar vardır. Türklerle ilgili ilk yazılı belgeler Çinliler başta olmak üzere yabancılar tarafından oluşturulmuştur. Türklerle ilgili Türkler tarafından yazılmış ve ayrıntılı bilgilere yer veren ilk kaynak Orhun Yazıtları’dır. Devlet yöneticilerinin hem de bir hesap vermesi niteliğinde olan Yazıtlar bu yönüyle tarafsız bir bakışla yazılmış olması bakımından da dikkate değer. Yazıtların bu önemine dayanarak incelenmesi her konuda olduğu gibi, bu konuda da en güvenilir kaynağın incelenmesi anlamına gelmekte ve konumuz açısından o dönemdeki kadının, aile ve toplum içindeki konumuyla ilgili sağlam veriler sunmaktadır. Orhun Yazıtları’nda kadın konusu öncelikle Yazıtlara dayanarak incelenmiştir. Yazıtlarda kadınla, kadının devlet yönetimindeki rolüyle, aile hayatıyla alakalı kelimeler, kavramler ve kadın konusundaki telakkileri içeren bölümler dikkatle gözden geçirilmiştir. Kadın ve onun önemli bir parçası olduğu aile kurumuyla ilgili tek bir sözcüğün bile bizim için aydınlatıcı olacağı göz önüne alınarak her kavram ve ifade üzerinde titizlikle durulmuştur.
 BULGULAR VE TARTIŞMALAR(FINDINGS and DISCUSSİONS)KADININ DEVLET YÖNETİMİNDEKİ ROLÜ:Yazıtlarda kadının konumuyla alakalı en çarpıcı nokta siyasî hayattaki, devlet yönetimindeki rolüyle ilgilidir. Devlet yönetiminde rol alan kadın hatun unvanlı olup, hem siyasî, hem dinî mitolojik manada hususî yere ve nüfuza sahipti. Tarihî bilgiler, Çin elçilerinin kabulünde  Göktürk hatunlarının hazır bulunduğunu, ayrı sarayları ve buyrukları bulunduğunu, devlet meclislerine katıldıklarını, hatta bunlar arasında devlet siyasetine yön verenlerin dahi bulunduğunu kaydetmektedir. (Kafesoğlu, 1994:257-258)Eski Türk inanışında ve töresinde kağan yeryüzünde Tanrı’nın temsilcisidir, Tanrı onu görevlendirmiştir ve onun yardımcısıdır. “Tanrı, Türk ulusu yok olmasın diye onun koruyucusu ve kağan vericisidir. Tanrı ile kağan arasında kağanın Tanrı buyruklarına uymasıyla ilgili  Tanrı ile ulus arasında sürekli bir bağ vardır.”(Yıldırım,1998:115) Yazıtlar şu felsefeyle başlar: “Tengri teg tengride bolmuş Türk Bilge Kağan…” (Ergin,  1975: 66) (Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı; Kültigin Âbidesi, Güney cephesi). Kağanın Gök Tanrıyla benzerliğine işaret eden bu ifade Bilge Kağan Âbidesi’nde de benzer biçimde geçer. Eski Türklerin yöneticilerine atfettiği bu kutlu özellik,   Âbidelere göre sadece kağana değil, hatuna da aittir ve bu, metinlerde sık sık tekrarlanır. Kağan ile hatunun adı birlikte geçer. Kültigin Âbidesi’nde Bilge Kağan, babası kağanı ve annesi hatunu  il veren Tanrının, Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye yücelttiğinden söz eder. Bilge Kağan Âbidesi’nde de Tanrı’nın, İlteriş Kağan’la İlbilge Hatun’un  tepesinden tutup yukarı kaldırdığından bahsedilir. Hatunun da kağan gibi Gök Tanrıdan kut alması  ona verilen değeri göstermektedir.
Türk milletinin adının sanının yok olmaması   kağana ve  hatuna bağlıdır. Türk tanrısı her ikisini de yüceltmektedir. Devletin devamı, ilin, törenin düzeni hakana ve hatuna bağlıdır:
“Türk budunug atı küsi yok bolmazun tiyin kangım kaganıg ögüm katunug kötürmiş tengri il birigme”  (Ergin,  1975: 81)  (Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, babam kağanı, annem hatunu yükselten tanrı… Bilge Kağan  Âbidesi,  Doğu cephesi)“Tengri Türk budun atı küsi yok bolmazun( tiyin özümün ol tengri kagan olurtdı erinç.” (Ergin,  1975: 71) (Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, babam kağanı, annem hatunu yükseltmiş olan Tanrı, il veren tanrı, Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, kendimi o tanrı kağan oturttu tabii. Kül Tigin  Âbidesi,  Doğu cephesi)Gökalp’in  eski Türk devlet geleneğinde hatunun rolüyle ilgili verdiği bilgiler  konumuza ışık tutar niteliktedir: “Devletin umumî velayeti hakan ve hatunda beraber bulunurdu, bu sebeple hakan emrediyor ki tarzında başlayan emirnameler muta olmazdı, muta olmak için mutlaka ‘Hakan ve Hatun emrediyor ki…’ tarzında başlaması icap ediyordu. Hakan tek başına elçileri de kabul edemezdi. Kadın, harpte, siyasî meclislerde, şölenlerde, avda mutlaka beraber bulunurdu.” (Gökalp,1976:323)Muhtemelen Gökalp’in bu düşüncelerine de kısmen kaynaklık eden İbni Batuta Seyahatnamesi’nde kağan bulunmadığı zamanlarda elçileri, konukları ağırlayan, onlara şölenler ve kıymetli hediyeler veren hatunlardan uzun uzun bahis vardır. Bu tören ve şölenlerde hatunun yeri belli idi. Hakan sağda, hatun solda oturur, elçiler bu şekilde ikisinin birden huzuruna çıkarlardı. (Gültepe, 2008:180)
“Kangım kağan uçdukda inim Kül Tigin yiti yaşda katlı… Umay teg ögüm katun kutınga inim Kül Tigin er at buldı.” . (Ergin,  1975: 72)   ( Babam kağan uçtuğunda küçük kardeşim Kül Tigin yedi yaşında kaldı… Umay gibi annem hatunun devletine Kül Tigin er adını aldı. Kül Tigin  Âbidesi,  Doğu cephesi) Kağan uçmağa varmıştır, devlet hatunundur. Bu ifade hatunun devlet yönetimindeki rolüne işaret etmektedir.  Burada adı geçen hatun, özel bir konuma sahiptir. Soyludur, hükümdar, bey sülalesinden gelmektedir. Dede Korkut Kitabı’nda Dirse Han eşine “Han kızı” diye hitab eder.  Dirse Han’ın hatununun, oğlu Boğaç’ın dönmediğini görünce Dirse Han’a söylediği sözler içerisinde babasının han olduğu, istediği zaman babasının katından asker ve hazine alabileceği tarzında  ifadeler geçer.(Ergin, 1989:87) Anlaşılan odur ki bu hanımlar soyluluk ve güç bakımından özel bir yere sahiptiler. Ögel, kağanın bu hanımlarından ‘baş-hatun’ diye söz eder. Kağanın bu özelliklere sahip  hatununun yanı sıra Çin prenseslerinden eşleri veya başka boy ve soylardan kadınları olabilirdi. Bunlar kuma ya da cariye konumundaydılar.  Yönetime iştirak eden, kağandan sonra tahta geçecek olan veliahtın annesi olan hatun, soylu ve Türk olmalıydı. Göktürk tarihindeki şu bilgi bu konuyu aydınlatır niteliktedir: Göktürk hakanı Mo-Han’ın (553-572)  birinci hatunundan hükümdarlığa ehil bir oğlu yoktu. Diğer hatunlarından birinden olan oğlu Taloiben (Tarban) cesur ve teşkilatçıdır ama annesi yeterince soylu değildir. Bu yüzden Mo-Han’ın yerine küçük kardeşi Tabo tahta geçmiştir. (Ögel:448)
Türk kültüründe prenses dahi olsalar Çinli hanımların çocukları  tahta geçemediğine dair bir başka örnek de Mete ve Teoman’ın mücadelesidir. Mete ile Teoman’ın mücadelesini  Türk mitolojisi  bu soyluluk meselesine bağlar. Mete’nin, Teoman’ın soylu  hatunundan doğan oğlu olmasına  ve tahta geçecek güç  ve yeteneği  taşımasına rağmen,   Teoman (Tuman), yeterince soylu olmayan    hanımı Yensih’ten  olan küçük  oğlunu tahta geçirmeye çalışmış ve Mete, babasına bu yüzden savaş açmıştı.  Türk düşüncesi babasını öldüren Mete’ye hak vermiş, töreye aykırı davrandığı ve hükümdar soyunda bozulmaya sebebiyet verecek davranışta bulunduğu için Teoman’ı (Tuman) suçlu bulmuştur.İşte Göktürk Âbideleri’nde  adı kağanla birlikte zikredilen hatun, bu özellikleri taşıyan hatundur.
BİRDEN FAZLA HANIMLA EVLENME, CARİYELİK:      Orhun Yazıtlarında birden fazla kadınla evlenmeye dair bir bilgi yoktur. Yazıtlar bize kesin ve net biçimde tek hatunun varlığından bahseder. Tarihî kaynaklar  birden fazla hanımla evlenmeden ve bilhassa Çin prenseslerinden bahsetmekle birlikte Orhun Yazıtları gibi eski destanlarda ve Dede Korkut’ta da  tek eşlilik görürüz. Uygurca Oğuz Destanı’nda Oğuz’un evliliğini, -yerin ve göğün hakimi olma yolundaki mitolojik düşünceyi temsil etmesi sebebiyle- konumuz dışında tutarak İslamî dönemdeki Oğuznamelere dikkatimizi yöneltiyoruz.   Reşidüddin’de ve Şecere-i Terakime’de kaydedilen Oğuznamelerde Oğuz 3 defa evlenmiş gibi görünmekle birlikte aslında  ilk ve ikinci evliliğini yaptığı amcası kızları ile fiilen evlenmemiş, küçük amcasının kızı Müslümanlığı kabul ettiği için sadece onu zevceliğe kabul etmiştir.  Oğullarının annesi,  hem de soylu olan bu hanımdır.
Eski Türklerde kadın birçok eski kültürde olduğu gibi tabu  olmayıp kutsal bir konumdadır. Gökalp’e göre eski Türklerde harem  ve tesettür olmaması kadının tabu olarak görülmeyişine bağlıdır. (Gökalp, 1976:322)Orhun  Yazıtlarında cariye, hizmetkâr anlamına gelen küng kelimesi geçmekle birlikte kağanın, cariyeleri olduğuna dair  bilgi yoktur. Kültigin Âbidesi’nde bu kavramın savaşta esir düşmeyi ifade ettiğini görürüz. Bu Âbidede, hatunun, diğer hanımların,  kızkardeşlerin, gelinlerin cariye olmasından duyulan korku ön plandadır. Yenilmek, zayıf düşmek sonucu  ortaya çıkacak olan böyle bir durum büyük bir tehlike olarak tasvir edilir: “Ögüm katun ulayu öglerim ekelerim kelingünüm kunçuylarm bunça yime tirigi küng boldaçı erti, ölügi yurtda yolta yatu kaldaçı ertıgiz. Kül Tigin yok erser, kop ölteçi ertigiz.” (Ergin, 1975: 75)    (Annem hatun ve analarım, ablalarım, gelinlerim, prenseslerim, bunca yaşayanlar cariye olacaktı, ölenler yurtta yolda yatıp kalacaktınız. Kül Tigin olmasa hep ölecektiniz. Kül Tigin  Âbidesi,  Kuzey cephesi)Aşağıdaki metin alıntılarında kavram, kul kavramı ile birlikte geçmektedir ki bu kullanımların  cariyelik müessesesiyle alâkası yoktur. Yenilmek ve esir düşmek anlamıyla karşımıza çıkar. Küng kelimesini Ergin ve Eski Türkçe sözlükler, cariye, halayık, hizmetçi anlamıyla karşılamaktadır.  Küngedmek  kelimesi de cariye, halayık, hizmetçi olmak anlamlarıyla  karşılanmıştır. Yazıtların bütünlüğü içinde düşünüldüğünde bu kavramın daha sonraki yüzyıllarda Osmanlıda karşımıza çıkan  cariyelik kurumu ile uzaktan yakından ilgisi olmadığı görülür.Kafesoğlu’na göre küng kelimesi ile çoğu yerde birlikte kullanılan ve Yazıtlarda 14 yerde geçen kul kelimesiyle kasdedilen bazı siyasî ve medenî hakların kaybedilmesi, esaret manasındadır. “Esasen köle kelimesi eski Türkçe metinlerde geçmez. Kitabelerde görülen kün/küng (cariye) sözü de Çincedir(kü’en)”  (Kafesoğlu, 1994: 226-227)Görülen odur ki küng sözünü yalnız değerlendirmeyip birlikte kullanıldığı kul sözüyle değerlendirmek daha yerinde olur. Bu durumda cariyeleik müessesesi değil, savaş esiri olma anlamını taşıdığı net olarak anlaşılır:“Yiti yüz er bolup (ilsiremiş kağansıramış budunug küngetmiş kulatmış budu)nug” (Ergin,  1975: 79) (Yedi yüz er olup ilsizleşmiş, kağansızlaşmış milleti, cariye olmuş, kul olmuş milleti… Bilge Kağan  Âbidesi,  Doğu cephesi)Yenilgiler ve esaret durumunda  kızkardeşlerin, gelinlerin cariye olarak kul olmalarından üzüntü ve endişeyle bahsedilir. Bir kağan hata yaptığı, savaşta kaybettiği zaman milletinin kul, kadınların cariye olmasından üzüntüyle bahsedilir.Aşağıdaki ifadede kelime  savaşta elde edilen ganimetler arasındaki kadınları  kapsayan bir mana taşımaktadır. Yazıtlardaki genel kullanılışına uygun bir anlam içermektedir:“Bars beg erti Kagan atıg bunda biz birtimiz. Singilim kunçuyug birtimiz. Özi yazındı, kağanı ölti, budunı küng kul boldı. (Ergin,  1975: 80) (Bars bey idi. Kağan adını burada biz verdik. Kız kardeşim prensesi verdik. Kendisi ihanet etti, kağanı öldü, milleti cariye, kul oldu. Bilge Kağan  Âbidesi,  Doğu cephesi)Hatun İçin Cenaze Töreni:Göktürk Yazıtları eski Türklerin yas törenleri ve ölüm karşısındaki tavırları hakkında geniş bilgiler içerir. Kül Tigin Yazıtında Bilge Kağan’ın, kardeşi Kül Tigin’in vefatıyla ilgili olarak ayrıntılarıyla tasvir ettiği bir yuğ töreni vardır. Detayları Kül Tigin’in vefatı ile ilgili olan kısımdaki kadar  geniş verilmese bile hatunun vefatı  üzerine de yas töreni tertip edildiği anlatılmaktadır. Bu eserde bahsedilen  âdet ve merasimler  arasında    gerek metinlerdeki  değinilme sıklığı, gerekse detaylı tasvirleri açısından en dikkati çeken adet olan ölüm ve yas törenleri ilk bakışta sadece kağanlar için yapılıyormuş gibi görünmekte ise de Tonyukuk Âbidesi’nde  hatun için yapılacak bir cenaze töreninden bahsedilmektedir. “Ol sabıg eşidip kağanım ben ebgerü tüşeyin tidi. Katun yok bolmuş erti. Anı yoglatayın tidi.” (Ergin,  1975: 95) (O sözü işitip, kağanım, ben eve ineyim dedi. Hatun yok olmuştu. Ona yas töreni yaptırayım, dedi. Tonyukuk Âbidesi, Kuzey cephesi) Eski  Türk kültürüne yas geleneklerine ait  elimizde az çok ayrıntılarını bildiğimiz  tasvirler Hun hükümdarı Attila ve Saka kahramanı Alp Er Tunga gibi önemli hükümdar-kahramanlarla alâkalıdır. Onlarda olduğu gibi hatun için de yas töreni yapılması onun devlet hayatındaki rolüne işaret etmektedir.KADININ DİNÎ-MİTOLOJİK KİMLİĞİ:Orhun Âbideleri’nde kadın, devlet yönetimindeki ve aile hayatındaki rolünün yanı sıra dinî-mitolojik bir kimlikle de karşımız çıkmaktadır. Kül Tigin Âbidesi’nde hatunun   Umay’a benzediği, Umay gibi olduğu  ifade edilir.
“Kangım kağan uçdukda inim Kül Tigin yiti yaşda katlı… Umay teg ögüm katun kutınga inim Kül Tigin er at buldı.” (Ergin,  1975: 72) ( Babam kağan uçtuğunda küçük kardeşim Kül Tigin yedi yaşında kaldı… Umay gibi annem hatunun devletine Kül Tigin er adını aldıç. Kül Tigin  Âbidesi,  Doğu cephesi) Hatunun, onun gibi olduğu ifade edilen Umay  Türk mitolojisinde hami ruhlardandır.  Başlangıçta daha geniş bir işleve sahip olan Umay daha sonra sadece kadının, çocuğun ve ailenin koruyucusuna dönüşmüştür. Umayın bu işlevi o kadar etkili ve uzun süreli olmuştur ki günümüzde dahi izlerini bulmak mümkün olmaktadır.  Yazıtlarda Umayın adı, gök tanrıyla ve mukaddes yer-su ile birlikte geçmektedir: “Tengri Umay ıduk yer sub basa birti erinç” (Ergin,  1975: 96) (Tanrı, Umay, ilahe, mukaddes yer, su, üzerine çöküverdi herhalde. Tonyukuk Âbidesi, ikinci taş, Batı  cephesi)  Umay’ın kut verme özelliğine sahip olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar Yazıtlarda adı geçen Umay’ın dişilik fonksiyonu daha sonra kazandığı dişi ruh fonksiyonu kadar belli olmasa da hatunun Umay’a benzetilmesi geri planda  mitolojik ananın dişilik özelliğini kendi üzerine almış olduğunu da göstermektedir. Hatunun benzer olduğu Umay, çocukları koruyan, hamile  kadınlara ve zor doğum sırasında doğum yapan kadınlara yardım eden  dişi ruh olup, kelime kimi zaman ana rahmi manasında da karşımıza çıkmaktadır. (Bayat, 2007:70) Hatunun,  ilahe Umay’a benzetilmesi,  hatunda koruyuculuk, kutsallık, üretkenlik gibi  kutsî özelliklerin  bulunduğuna inanıldığını göstermektedir. Kağan nasıl Gök tanrının temsilcisi ise hatun da âdeta Umay’ın yer yüzündeki temsilcisi gibidir. “Türk’ün babası gök, anası yerdir. Ruhu bu iki kuvvetin çiftleşmesinden doğmuştur... Türkmen’in aslî içtimaî hayatında haremin, zühtün, köle ve istifraş hayatının,  pederşahî teşkilatın  hiçbir mevkii yoktur. Oğuz Gök Tanrının timsalidir. Gök Tanrı atadır. Uz ve yahşidir. Halbuki Oğuz’un karısı “yağız yer”in timsalidir. Burada “atam gök, anam yer” akidesi vardır. Yani Türkmen iki mâbudun aile direği olduğuna kanidir. Oğuz töresince hakan kadar hatunun, bey kadar begümün de mevkii ve nüfuzu vardı.” (Ülken, 2003:55)  Türk mitolojisinde göğün oğlu olan Oğuz’un yerin kızıyla evlenmesi, göğün ata, yerin anayı temsil etmesi, sosyal yaşantıda da uzantısını göstermektedir. Birçok milletin mitolojisinde olduğu gibi Türk mitolojisinde de doğurganlık özelliği sebebiyle kadının önemli bir yere sahip olduğu, yine üretkenliği sebebiyle yerin dişi olarak temsil edildiği görülür.
      Hatunun, kutunu Umay’dan almış olması, devlet idaresindeki konumunu biçimlendirir: “Kangım kağan uçdukda inim Kül Tigin yiti yaşda katlı… Umay teg ögüm katun kutınga inim Kül Tigin er at buldı.” (Ergin,  1975: 72)  (Babam kağan uçtuğunda küçük kardeşim Kül Tigin yedi yaşında kaldı… Umay gibi annem hatunun devletine küçük kardeşim Kül Tigin er adını aldı. Kül Tigin  Âbidesi,  Doğu cephesi)  Kutunu Umay’dan alan ve ona benzeyen hatun, bu kutla Kül Tigin’i dünyaya getirmiştir. Umay’ın genel işlevi bağlamında Kül Tigin’in erkeklik adını  elde etmesi onun sayesinde olmaktadır. “Dede Korkut’ta görülen bir erkeğin adının sonradan yararlılık ya da kahramanlık gerektiren bir iş yaptıktan sonra konulması geleneğinin eski bir şeklini görüyoruz. Çünkü burada erkeklik adı bir şaman ya da ozan sayesinde değil Umay sayesinde elde ediliyor. (Çoruhlu, 2006: 40) Bu ifade hatunun hem siyasî, hem de dinî-mitolojik kimliği olduğunu bir arada ifade etmektedir. Kağan uçmağa gitmiştir, Kül Tigin yedi yaşındadır. Devletin, ilin, törenin sahibi hatundur. Ancak bu sahipliği, hem taşıdığı  dinî-mitolojik güçle, hem de soy sopla ilgili özelliğiyle alakalıdır.Hatun, sadece Umay’a benzemekle dinî-mitolojik vasfını kazanmaz. O da kağan gibi Türk tanrısından kut almıştır:  “Üze Türk tengrisi ıduk yiri subu ança itmişl erinç. Türk budun yok bolmazun tiyin budun bolçun tiyin kangım İltirş kaganıg ögüm İlbilge Katunug tengri töpüsinde tutup yügerü kötürti erinç.” (Ergin,  1975: 79)(Yukarıda Türk tanrısı, mukaddes yeri, suyu öyle tanzim etmiştir. Türk milleti yok olmasın diye, millet olsun diye, babam İltiriş Kağanı, annem İlbilge Hatunu  göğün tepesinden tutup yukarı kaldırmıştır.Bilge Kağan  Âbidesi,  Doğu cephesi). O da kağan gibi Türk milleti yok olmasın diye tanrı tarafından kutsanmıştır. O, diğer insanlardan farklı bir yerde, göğün tepesinden tutup kendisini kaldırdıkları yerdedir. Kültigin Âbidesi’nde de Bilge Kağan, babası kağanı ve annesi hatunu  il veren Tanrının, Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye yücelttiğinden söz eder.
Uygurca Oğuz destanında Oğuz’un annesi Ay Kağan’dır. Bilindiği gibi Uygurca destan, eski destana Manihesit bir biçim vermeye çalışmıştır. Ay kültü Budist-Maniheist anlayışı temsil etmektedir.  Oğuz’un annesinin adının Ay Kağan olması  ile ilgili çeşitli yorumlar yapılmış,  görüşler ileri sürülmüş olmakla birlikte konumuzla ilgili tarafı kutsiyet taşımasıdır ki Göktürk Yazıtlarında da hatun Gök Tanrı’dan kut almış olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk mitolojisinde anneden gelen kutsiyet özelliği birkaç yerde karşımıza çıkar. Oğuz’un annesinin adının Ay Kağan olması ve Oğuz’un evlendiği kızların Gök Tanrı dinî sistemi içinde dinî-mitolojik varlıklar  olmaları, bu kızlardan  Oğuz ülkesini yönetecek oğulların doğması bunu gösterir. Oğuz’un annesinde kağan unvanının bulunması da dikkate değer başka bir husustur.KADININ AİLE İÇİNDEKİ ROLÜ VE AİLE İLİŞKİLERİ:Orhun Âbideleri’nde kağan  ailesinin tasviri geniş yer tutar. Aile ilişkileri önemlidir, aile fertleri arasında sıkı bir bağ vardır, kararlar müşavere ile alınır. Aile içinde mücadeleye, çekişmeye rastlanmaz, birlik, beraberlik vardır.  Bu yazıtlar daha evvelki kağanların hatalarını anlatarak  onlardan ders alma ana fikrinin etrafında şekillenmekle birlikte onlara karşı duyulan vefa duygusunu da hissettirmektedir. Aile fertleri, güç birliği içindedirler ve birbirlerine sevgi ile bağlıdırlar. Bilge Kağan Âbidesi’nde Kağan amcası ile birlikte doğuda Yeşil nehire, Şantung ovasına, batıda Demir Kapı’ya kadar ordu sevk ettiklerini ve neticede illiyi ilsizleştirdiklerini, kağanlıyı kağansızlaştırdıklarını, dizliye diz çöktürdüklerini, başlıya baş eğdirdiklerini söyler. (Ergin,  1975: 37)      Bilge Kağan, amcası zor durumda kaldığında kardeşi Kül Tigin ile ona yardıma gider. Kardeşler arasındaki sevgi bağını gösteren en güzel örnek ise Kültigin  Âbidesi’ndedir.  Bilge Kağan, kardeşi Kül Tigin’in ölümünden duyduğu üzüntüyü son derece derin bir teessürle anlatır. Halini “görür gözüm görmez, bilir aklım bilmez gibi oldu” sözleriyle tasvir eder.  Kardeş katli ve benzeri durumlar akıllarının ucundan dahi  geçmez. Bilge Kağan kardeşi Kül Tigin ile devlet işlerini müşavere ederek yürütür.      Aile fertlerini ifade eden bir hayli kelime vardır: Atı:yeğen, çıkan:yeğen, halazade, teyzezade,eçi:amca, ağabey, eçü:ecdat, ata, büyükbaba, ini:küçük kardeş, kang:baba, kelin:gelin,kız:kız evlat, oğul:oğul, çocuk, evlat; ög: anne, üvey anne; singil:küçük kız kardeş;  taygun:tay, çocuk, torun; yigün/yegün:yeğen, küçük kardeş; yotuz/yutuz:kadın, zevce; yurç:kayın birader.Orhun Yazıtları ön plandaki anlamıyla kağanın hesap vermesi, geçmişte yapılan hataların anlatılması suretiyle bunlardan ders alınmasının sağlanması mesajlarını içermekle beraber bu mesajlarla iç içe geçmiş biçimde hükümdar ailesinin bağlılığı, ilişkileri, soy-sop, seciye konusundaki hassasiyetleri, aile kurumuna verdikleri önem  gibi hususları da göz önüne sermektedir.Yazıtlarda ailenin bir ferdi olarak kadın anne, eş, kız kardeş, gelin rollerinde karşımıza çıkar. Birden fazla yerde anam hatun, analarım ifadeleri geçmektedir.vYazıtlarda geçen birkaç özel isimden birisi İlbilge Hatun’dur. Bu rollerin tamamında kadın, saygı ve sevgi bağı ile ailenin diğer fertlerine bağlıdır. Hükümdar ailesinin en büyük çabalarından birisi bu kadınların küng olmaması içindir.EVLENME TÖRENİYazıtlar bize evlilik merasiminin bulunduğunu da göstermektedir:  “…Türgiş kaganka kızımın… ertingü ulug törün alı birtim. Türgiş kagan kızın ertingü ulug törün olguma alı birtim. …ertingü ulug törün alı birtim.” (Ergin,  1975: 89) (Türgiş kağanına kızımı… fevkalade büyük törenle alıverdim, Türgiş kağanının kızını fevkalade büyük törenle oğluma alıverdim. Bilge Kağan  Âbidesi,  Doğu cephesi) cümleleri bize ihtişamlı düğün törenleri hakkında bilgi vermektedir. Dede Korkut Oğuznamelerinde  evlilik törenleriyle ilgili sahneler ayrıntılı biçimde verilir. Bu Oğuznamelerden anladığımıza göre kız isteme, söz kesme, kalın (başlık), çehiz, ok atmak suretiyle gerdek çadırını belirleme, kız ve erkek tarafı arasında hediyeleşme, düğün yemeği, düğün töreni gibi adetler mevcuttur. Divanü Lugati’t Türk’te de çeşitli konu başlıkları altında  evlilik  geçitinin aşamaları ayrıntılarla anlatılmıştır. Bu konuyla alakalı araştırmalar mevcuttur. Yazıtlarda siyasî maksatlı evlilikler yapıldığı da anlaşılmaktadır. Yukarıda kağan, Türgiş kağanına kendi kızını verdiğini ve onun kızını da oğluna aldığını belirtmektedir. Bars adlı beye de hakan, kız kardeşini vermiştir. Anlaşılan odur ki bu evlilik Bars adlı beyin kontrolünü tutmak içindir. “Bars beg erti Kagan atıg bunda biz birtimiz. Singilim kunçuyug birtimiz. Özi yazındı, kağanı ölti, budunı küng kul boldı”. (Ergin,  1975: 80)(Bars bey idi. Kağan adını burada biz verdik. Kız kardeşim prensesi verdik. Kendisi ihanet etti, kağanı öldü, milleti cariye, kul oldu. Bilge Kağan  Âbidesi,  Doğu cephesi) İhanet ettiği anlaşılan Bars adlı beye hem  kağanlığı, hem kız kardeşlerini vermişlerdir.Oğuznamelerde erkek evlat öncelikle tercih edildiği geri planda anlaşılsa bile hem kız, hem de  erkek evladın talep edildiği anlaşılır. Bunun en güzel örneği Dede Korkut Oğuznamelerinde Bamsı Beyrek boyu’ndadır. Bayındır Han’ın meclisinde Pay Püre Beg, bir oğlu olmadığı için ağlayıp beylerin Allahu Teala’ya el açıp dua etmelerini ister. Orada bulunan  Pay Piçen Beg de  beylerin Allahu Teala’ya el açıp kendisine de bir kız evlat vermesi için dua etmelerini ister. Hem erkek, hem de kız evlat talep edilmektedir.“Beglik urı oglıngın kul kıldıg. İşilik  kız oğlungun küng kıldıg” (Ergin,  1975: 81)(Beylik erkek evladını kul kıldın. Hanımlık kız evladını cariye kıldın.) (Bilge Kağan  Âbidesi,  Doğu cephesi)  Bu metinde görüldüğü gibi oğul kelimesinin hem kız hem de erkek evlat için kullanılması dikkate şayan olup ifade, kız ve erkek evlat arasında önemli bir fark olmadığını da göstermektedir. Oğul ve kız arasında ayrımın olmadığına dair bilgi Kutadgu Bilig’te de karşımıza çıkar: “Yime yakşı aymış bu Türk buyrukı/ Körür köz yarukı ogul kız okı  (Arat, 1979:133)  (Bir Türk veziri çok güzel söylemiş, oğul-kız gören gözün nurudur. Kutadgu Bilig’te oğul-kız kelimeleri çok yerde birlikte geçer. (Anıl, ziyaret tarihi:31.01.2011:
Yazıtlarda kısa ama net çizgilerle değinilen Türk kadınının konumu o dönemin sözlü eserleriyle bütünlük taşımaktadır.SONUÇ (CONCLISION)Türk kültürünün yazıldığı   dönemine ışık tutan bir ayna olan Orhun Âbideleri’nde kadın, devlet yönetimindeki ve aile içindeki önemli konumuyla ve dinî-mitolojik bağlamda kutsî özelliğiyle dikkati çekmektedir. Böylesine önemli bir sosyal ve siyasî konumasahip olan kadın, Anadolu sahasında Osmanlı medeniyeti döneminde sosyal hayat içinde kaybolmuş veya geri planda kalmıştır. Orhun Yazıtları döneminde sosyal-siyasî, ailevî konumuyla toplumda, yönetimde ve ailede söz sahibi ve önemli olan Türk kadınının daha sonraki yüzyıllarda,  hem sosyal hayatta, hem siyasî hayatta kendini son derece olumsuz koşullar içinde bulduğunu görürüz. Orhun yazıtları dönemindeki Türk kadınının konumuna dikkat edilmesi, hem kendi dönemini, hem de daha sonraki yüzyıllarda Anadolu sahasında kadınının uğradığı olumsuz koşulların sebep-sonuç ilişkilerini aydınlatması bakımından önemlidir.Eski Türk kültürü  kahramanlık toplumudur, edebiyatı da bir destan edebiyatıdır, o dönemin  atlı göçebe hayat şartlarına uygun bir yapıdadır. Yazıtlar, atlı-göçebe hayat şartlarının yaşandığı dönemlerin   eseri olmakla birlikte burada ele alınan kadın, bilhassa devlet hayatı içindeki konumuyla ön plana çıkar.  Bunun en önemli sebebi, bu Yazıtların, Göktürk Hakanlığı’nın 8. yüzyılında yönetimde bulunan yöneticiler ve kağan ailesi  tarafından yönetim hakkında yazılmış olmalarıdır.
 Orhun Yazıtları ön plandaki anlamıyla kağanın hesap vermesi, geçmişte yapılan hataların anlatılması suretiyle bunlardan ders alınmasının sağlanması mesajlarını içermekle beraber bu mesajlarla iç içe geçmiş biçimde hükümdar ailesinin bağlılığı, ilişkileri, soy-sop, seciye konusundaki hassasiyetleri, aile kurumuna verdikleri önem  gibi hususları da göz önüne sermektedir.
KAYNAKLAR (REFERENCES)Arat, R. R., Yusuf Has Hacip, (1979). Kutadgu Bilig. Ankara: TDK Yay.Anadol, C., (2006). Tarihe Hükmeden Millet Türkler, İstanbul: Bilge Karınca Yay.Anıl,A.Y.,Kutadgu Bilig’te Kadın,  (Ziyaret tarihi Ocak, 2011)
Bayat,F.(2006). Oğuz Destan Dünyası,İstanbul: Ötüken Yay.Bayat, F., (2007). Türk Mitolojik Sistemi 2, İstanbul: Ötüken Yay.Çandarlıoğlu, G, (1977). Türk Destan Kahramanları, İstanbul: And Yay.Çoruhlu, Y., (2006). Türk Mitolojisinin Ana Hatları, İstanbul: Kabalcı Yay.Duran, H., (2004). Burla Hatun’dan Terken  Hatun’a, Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, Ankara:  Kış, S.32Ergin, M.(haz.), Ebulgazi Bahadır Han, Şecere-i Terakime, Türklerin Soy Kütüğü,1001 Temel Eser.
Ergin, M., (1975). Orhun Âbideleri. İstanbul: Boğaziçi Yay.
Ergin, M., (1989). Dede Korkut Kitabı,Ankara: TDK yay.Ekici, M., (2000). “Dede Korkut Kitabı’nda Kadın Tipleri”. Ankara: Uluslar arası Dede Korkut Bilgi Şöleni Bildirileri.Gültepe, N., (2008). Türk Kadın Tarihine Giriş, İstanbul: Ötüken Yay.Gülsün,A., Divanü Lûgati’t Türk’te Kadın ve Onun Dünyası.  

Ziyaret tarihi:Ocak 2011)Günay, G., (1998). Manas Destanı’ndaki Kadın Adlarıyla İlgili Bir Deneme, Ankara:  Dursun Yıldırım Armağanı.Güngör, Ş., (2000). Dede Korkut Hikayelerinde Kocalarını Güç Durumdan  Kurtaran Kadınlar, Kadın/Women, C.II, S.25Kaplan, M., (1988). Mehmet Kaplan’dan Seçmeler, “Dede Korkut Kitabı’nda Kadın”, Ankara:  KTB Yay.Mahmud el Kaşgârî., (2005). Divanü Lûgati’t  Türk, İstanbul:  Kabalcı Yay.Sakaoğlu, Saim, Duymaz, A.(2002), İslamiyet Öncesi Türk Destanları, İstanbul: Ötüken Yay.Sevinç, N., (1987). Eski Türklerde Kadın ve Aile, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yay.Ögel, B., (1998). Türk Mitolojisi, Ankara: TTK yay.Toman, H., (2000). “Anadolu Sahası Türk Halk Hikayelerinde Kadın”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Niğde, Niğde Üniversitesi.Torun, A., “Dede Korkut  Destanlarında Kadın Hakkında Telakkiler ve Bunun Eski Türk Kültüründen Taşıdığı İzler” Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.2,S.3Uraz, M., (2001). Türk Mitolojisi, Hera Yay.Ülken, H. Z.,  (2003). Anadolu’nun Dinî Sosyal Tarihi, Ankara: Kalan Yay.Yıldırım,D.,(1998). Türk Bitiği, Ankara:Akçağ Yay.Yılmaz, A. A., “Kutadgu Bilig’te Kadın”, Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, S.32 
Bu incelemelerin bazıları şunlardır: Mehmet Kaplan, “Dede Korkut Kitabı’nda Kadın”,  Mehmet Kaplan’dan  Seçmeler, Ank.,1988;  Arife Gülsün, Divanü Lugati’t Türk’te Kadın ve Onun Dünyası,  Adile Yılmaz Anıl, Kutadgu Bilig’te Kadın,    Metin Ekici, “Dede Korkut Kitabı’nda Kadın Tipleri”, Uluslar arası Dede Korkut Bilgi Şöleni Bildirileri, Ank.2000, s.123-138, Ali Torun, “Dede Korkut  Destanlarında Kadın Hakkında Telakkiler ve Bunun Eski Türk Kültüründen Taşıdığı İzler” Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.2,S.3, s.139, v.s.
 Bu bilgi Türk mitolojisi hakkında metinlere ve bilgilere yer veren pek çok eserde mevcuttur.Örnek olarak: Cemal Anadol, Tarihe Hükmeden Millet Türkler, Bilge Karınca yay., İst.2006,s.570-571, Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, TTK yay., Ank.1998,s.6-8Kelimelerin karşılığı için şu eserin sözlük kısmına  başvurulmuştur: Muharrem Ergin, Orhun Âbideleri, İst. 1975 . 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder