ORHON YAZITLARI’NDA KADIN
ORHON YAZITLARI’NDA KADIN
Orhon Yazıtları, sosyal kurumların en temel, en
önemli parçası olan aile kurumu
ve kadın konusunda önemli bilgiler
sunmaktadır. Araştırmalarımızda bu konuyla
ilgili herhangi bir çalışmaya rastlamadık. Toplum ve aile
içindeki rolü günümüzde hâlâ tartışılan
kadının, Köktürk Yazıtları’ndaki ve onun ışığında Köktürkler dönemindeki
konumunun ortaya konulup incelenmesi, sosyal bir varlık ve ailenin bir
ferdi olarak hangi süreçleri geçirdiğini
aydınlatan bilimsel veriler sunacaktır.
Yazıtlarda hatunun adının kağanın adıyla beraber zikredilmesi, kadının toplum
içerisindeki ve devlet yönetimindeki konumuna da işaret eder. Orhon
Âbideleri’nde kadın aile içinde, kız evlat, kız kardeş, eş ve gelin konumuyla yer almaktadır. Cariye
kavramı da sık sık geçmekle birlikte cariyelik müessesinin bulunduğuna dair net
bilgi yoktur.
Orhon Âbideleri’nde kadın dinî-mitolojik bir
kimlikle de karşımıza çıkmaktadır. Eski Türk inanışında ve töresinde kağan
yeryüzünde tanrının temsilcisidir. Tanrı onu görevlendirmiştir ve onun
yardımcıdır. Yazıtlara göre bu özellik sadece kağana değil, hatuna da aittir ve
bu husus, metinde sık sık tekrarlanır. Kültigin Âbidesi’nde Bilge Kağan, babası
kağanı ve annesi hatunu il veren
tanrının, Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye yücelttiğinden söz eder.Eski
Türk tarihine ve kültürüne ışık tutan bir ayna olan Orhon Yazıtları, eski Türk
kültürü hakkında bilgi veren destanlar ve diğer yazılı eserlerle bütünlük taşıdığı için bu makalede konu, özelde Orhon
Yazıtları, genelde eski Türk kültürü çerçevesinde ele alınmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kadın, aile, kültür, destan,OrhonWOMEN in ORHON LEGENDSOrhon Legends present important knowledges about family institution and women which have been
an important element of social institutions. We didn’t
find any study about this consept in our study. The role of women in the family
and society is stil arguable. This study examines the situation of women and
family institution in Köktürk Legends and in those period.
In Legends the
name of the khatun (wife of a khan) mentioned with khan. This points out the
importance of the situation of women in the society and in the state
administration. In Orhon Monument women in the family takes place are as a
daughter, sister, wife and bride. Although the consept of concuible are
mentioned frequently, but there is no clear information about concuibe
institution.In Orhon
Monument, women are also appeared as a religious-mitologic identy. In the old
Turkish belief and custom, khan represents God in the eart. God charged khan
and helped him. According to legends, this specialty not only belongs to khan
also belongs to khatun. This situation
repeated frequently in the texts. In Kültigin Monument Bilge Khan
describes such a situation God raises his mother and father in order to prevent
abolish the name of the Turkish nation.
Orhon Legends illuminate old Turkish history and culture. The subject of this
study are hold properly in Orhon Legends, generally in old Turkish culture.
Because Orhon Legends are integrated with epics and other literature which
gives us some important information about old Turkish culture. Key Words:
Women, family, culture, epic, Orhon
Eski Türklerin devlet idaresi, siyasî hayatı, töre
ve gelenekleri, din ve inanışları hakkında kapsamlı bilgiler veren Orhun
Âbideleri, o dönemdeki kadının siyasî
ve sosyal hayattaki rolü, aile içindeki konumu, hatunların (hakanların eşlerinin)
kutsî varlıkları hakkında da önemli bilgiler sunmaktadır. Sosyal kurumların en
temel ve en önemli parçası olan aile
kurumunun temelini kadın teşkil eder. Eski Türklerde aile kurumu, son derece
önemli hatta kutsî bir mânâ içeren
kurumdu. Bu makale, Orhun
Yazıtları’nda kadını, siyasî hayattaki, devlet yönetimindeki rolü, aile kurumundaki yeri ve dinî-mitolojik
anlamı açısından incelemektedir.Orhun Yazıtları bağlamında o zamanki Türk toplumunda
kadının konumuna işaret eden kavram ve fikirler incelenirken sözlü gelenek mahsulleri de göz ardı
edilmemelidir. İlk yazılı eser olmak bakımından büyük kıymet arz eden Göktürk
Yazıtları her bakımdan eski destanlarla
bütünlük içerisindedir. Bu yüzden Yazıtlarda kadının konumunu incelerken eski
destanlarla bir bütünlük içerisinde değerlendirmeye çalıştık. Bu bağlamda o
yüzyılların Türk toplumundaki kadının
başlıca vasıfları şöyle belirlenebilir: Atlı-göçebe hayatın
özellikleriyle uyumlu bir yapıya sahiptir. Dinî-mitolojik özellik arz eder.
Devlet yönetimi içinde bir yere ve söze sahiptir. Aile kurumunun etkin ve
önemli bir parçasıdır.
ÇALIŞMANIN
ÖNEMİ (RESEARCH SIGNIFIANCE)Bu makale, Türk kültürünün, tarihinin en temel
kaynağı olan ve bu hususta en sağlam bilgiler, içeren Göktürk yazıtlarında
kadın ve ona bağlı olarak aile konusunu ilk kez inceleyen bir çalışmadır.Türk
kültürünün ilk yazılı âbidesi olan Orhun Yazıtları’nda kadın konusu
bugüne kadar bağımsız bir çalışmanın konusu olarak incelenmemiştir.
Orhun Yazıtları gibi Türk kültürünün temel kaynaklarından olan Divanü Lûgati’t Türk, Dede Korkut Kitabı,
Kutadgu Bilig gibi eserlerde kadın ve
aile konusuyla alakalı incelemeler yapılmış, makaleler yazılmıştır.Özellikle Dede Korkut Oğuznamelerinde
kadın pek çok bağımsız çalışmanın konusu olmuştur. Bu makale Orhun
Yazıtları’nda kadını inceleyen ilk müstakil çalışmadır.KONU (SUBJECT)Eski Türklerin yaşantısı, örf ve adetleri, dinleri,
inanışları, insan, ahlak, aile anlayışları gibi konularda bize bilgi veren
çeşitli kaynaklar vardır. Türklerle ilgili ilk yazılı belgeler Çinliler başta
olmak üzere yabancılar tarafından oluşturulmuştur. Türklerle ilgili Türkler
tarafından yazılmış ve ayrıntılı bilgilere yer veren ilk kaynak Orhun
Yazıtları’dır. Devlet yöneticilerinin hem de bir hesap vermesi niteliğinde olan
Yazıtlar bu yönüyle tarafsız bir bakışla yazılmış olması bakımından da dikkate
değer. Yazıtların bu önemine dayanarak incelenmesi her konuda olduğu gibi, bu
konuda da en güvenilir kaynağın incelenmesi anlamına gelmekte ve konumuz
açısından o dönemdeki kadının, aile ve toplum içindeki konumuyla ilgili sağlam
veriler sunmaktadır. Orhun Yazıtları’nda kadın konusu öncelikle Yazıtlara
dayanarak incelenmiştir. Yazıtlarda kadınla, kadının devlet yönetimindeki
rolüyle, aile hayatıyla alakalı kelimeler, kavramler ve kadın konusundaki
telakkileri içeren bölümler dikkatle gözden geçirilmiştir. Kadın ve onun önemli
bir parçası olduğu aile kurumuyla ilgili tek bir sözcüğün bile bizim için
aydınlatıcı olacağı göz önüne alınarak her kavram ve ifade üzerinde titizlikle
durulmuştur.
BULGULAR VE
TARTIŞMALAR(FINDINGS and DISCUSSİONS)KADININ DEVLET YÖNETİMİNDEKİ ROLÜ:Yazıtlarda kadının konumuyla alakalı en çarpıcı
nokta siyasî hayattaki, devlet yönetimindeki rolüyle ilgilidir. Devlet
yönetiminde rol alan kadın hatun unvanlı olup, hem siyasî, hem dinî mitolojik
manada hususî yere ve nüfuza sahipti. Tarihî bilgiler, Çin elçilerinin
kabulünde Göktürk hatunlarının hazır
bulunduğunu, ayrı sarayları ve buyrukları bulunduğunu, devlet meclislerine
katıldıklarını, hatta bunlar arasında devlet siyasetine yön verenlerin dahi
bulunduğunu kaydetmektedir. (Kafesoğlu, 1994:257-258)Eski Türk inanışında ve töresinde kağan yeryüzünde
Tanrı’nın temsilcisidir, Tanrı onu görevlendirmiştir ve onun yardımcısıdır. “Tanrı,
Türk ulusu yok olmasın diye onun koruyucusu ve kağan vericisidir. Tanrı ile
kağan arasında kağanın Tanrı buyruklarına uymasıyla ilgili Tanrı ile ulus arasında sürekli bir bağ
vardır.”(Yıldırım,1998:115) Yazıtlar şu felsefeyle başlar: “Tengri teg tengride
bolmuş Türk Bilge Kağan…” (Ergin, 1975:
66) (Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı; Kültigin Âbidesi, Güney cephesi).
Kağanın Gök Tanrıyla benzerliğine işaret eden bu ifade Bilge Kağan Âbidesi’nde
de benzer biçimde geçer. Eski Türklerin yöneticilerine atfettiği bu kutlu özellik, Âbidelere göre sadece kağana değil, hatuna
da aittir ve bu, metinlerde sık sık tekrarlanır. Kağan ile hatunun adı birlikte
geçer. Kültigin Âbidesi’nde Bilge Kağan, babası kağanı ve annesi hatunu il veren Tanrının, Türk milletinin adı sanı
yok olmasın diye yücelttiğinden söz eder. Bilge Kağan Âbidesi’nde de Tanrı’nın,
İlteriş Kağan’la İlbilge Hatun’un
tepesinden tutup yukarı kaldırdığından bahsedilir. Hatunun da kağan gibi
Gök Tanrıdan kut alması ona verilen
değeri göstermektedir.
Türk milletinin adının sanının yok olmaması kağana ve
hatuna bağlıdır. Türk tanrısı her ikisini de yüceltmektedir. Devletin
devamı, ilin, törenin düzeni hakana ve hatuna bağlıdır:
“Türk
budunug atı küsi yok bolmazun tiyin kangım kaganıg ögüm katunug kötürmiş tengri
il birigme” (Ergin, 1975: 81) (Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye,
babam kağanı, annem hatunu yükselten tanrı… Bilge Kağan Âbidesi,
Doğu cephesi)“Tengri
Türk budun atı küsi yok bolmazun( tiyin özümün ol tengri kagan olurtdı erinç.”
(Ergin, 1975: 71) (Türk milletinin adı
sanı yok olmasın diye, babam kağanı, annem hatunu yükseltmiş olan Tanrı, il
veren tanrı, Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, kendimi o tanrı kağan
oturttu tabii. Kül Tigin Âbidesi, Doğu cephesi)Gökalp’in
eski Türk devlet geleneğinde hatunun rolüyle ilgili verdiği
bilgiler konumuza ışık tutar
niteliktedir: “Devletin umumî velayeti hakan ve hatunda beraber bulunurdu, bu
sebeple hakan emrediyor ki tarzında başlayan emirnameler muta olmazdı, muta
olmak için mutlaka ‘Hakan ve Hatun emrediyor ki…’ tarzında başlaması icap
ediyordu. Hakan tek başına elçileri de kabul edemezdi. Kadın, harpte, siyasî
meclislerde, şölenlerde, avda mutlaka beraber bulunurdu.” (Gökalp,1976:323)Muhtemelen Gökalp’in bu düşüncelerine de kısmen
kaynaklık eden İbni Batuta Seyahatnamesi’nde kağan bulunmadığı zamanlarda
elçileri, konukları ağırlayan, onlara şölenler ve kıymetli hediyeler veren
hatunlardan uzun uzun bahis vardır. Bu tören ve şölenlerde hatunun yeri belli
idi. Hakan sağda, hatun solda oturur, elçiler bu şekilde ikisinin birden
huzuruna çıkarlardı. (Gültepe, 2008:180)
“Kangım kağan uçdukda inim Kül Tigin yiti yaşda
katlı… Umay teg ögüm katun kutınga inim Kül Tigin er at buldı.” . (Ergin, 1975: 72)
( Babam kağan uçtuğunda küçük kardeşim Kül Tigin yedi yaşında kaldı…
Umay gibi annem hatunun devletine Kül Tigin er adını aldı. Kül Tigin Âbidesi,
Doğu cephesi) Kağan uçmağa varmıştır, devlet hatunundur. Bu ifade
hatunun devlet yönetimindeki rolüne işaret etmektedir. Burada adı geçen hatun, özel bir konuma
sahiptir. Soyludur, hükümdar, bey sülalesinden gelmektedir. Dede Korkut
Kitabı’nda Dirse Han eşine “Han kızı” diye hitab eder. Dirse Han’ın hatununun, oğlu Boğaç’ın
dönmediğini görünce Dirse Han’a söylediği sözler içerisinde babasının han olduğu,
istediği zaman babasının katından asker ve hazine alabileceği tarzında ifadeler geçer.(Ergin, 1989:87) Anlaşılan
odur ki bu hanımlar soyluluk ve güç bakımından özel bir yere sahiptiler. Ögel,
kağanın bu hanımlarından ‘baş-hatun’ diye söz eder. Kağanın bu özelliklere
sahip hatununun yanı sıra Çin
prenseslerinden eşleri veya başka boy ve soylardan kadınları olabilirdi. Bunlar
kuma ya da cariye konumundaydılar.
Yönetime iştirak eden, kağandan sonra tahta geçecek olan veliahtın
annesi olan hatun, soylu ve Türk olmalıydı. Göktürk tarihindeki şu bilgi bu
konuyu aydınlatır niteliktedir: Göktürk hakanı Mo-Han’ın (553-572) birinci hatunundan hükümdarlığa ehil bir oğlu
yoktu. Diğer hatunlarından birinden olan oğlu Taloiben (Tarban) cesur ve
teşkilatçıdır ama annesi yeterince soylu değildir. Bu yüzden Mo-Han’ın yerine
küçük kardeşi Tabo tahta geçmiştir. (Ögel:448)
Türk kültüründe prenses dahi olsalar Çinli
hanımların çocukları tahta geçemediğine
dair bir başka örnek de Mete ve Teoman’ın mücadelesidir. Mete ile Teoman’ın
mücadelesini Türk mitolojisi bu soyluluk meselesine bağlar. Mete’nin,
Teoman’ın soylu hatunundan doğan oğlu
olmasına ve tahta geçecek güç ve yeteneği
taşımasına rağmen, Teoman
(Tuman), yeterince soylu olmayan
hanımı Yensih’ten olan küçük oğlunu tahta geçirmeye çalışmış ve Mete,
babasına bu yüzden savaş açmıştı. Türk düşüncesi babasını öldüren Mete’ye hak vermiş, töreye aykırı
davrandığı ve hükümdar soyunda bozulmaya sebebiyet verecek davranışta bulunduğu
için Teoman’ı (Tuman) suçlu bulmuştur.İşte Göktürk Âbideleri’nde adı kağanla birlikte zikredilen hatun, bu
özellikleri taşıyan hatundur.
BİRDEN FAZLA HANIMLA EVLENME, CARİYELİK: Orhun
Yazıtlarında birden fazla kadınla evlenmeye dair bir bilgi yoktur. Yazıtlar
bize kesin ve net biçimde tek hatunun varlığından bahseder. Tarihî
kaynaklar birden fazla hanımla
evlenmeden ve bilhassa Çin prenseslerinden bahsetmekle birlikte Orhun Yazıtları
gibi eski destanlarda ve Dede Korkut’ta da
tek eşlilik görürüz. Uygurca Oğuz Destanı’nda Oğuz’un evliliğini, -yerin
ve göğün hakimi olma yolundaki mitolojik düşünceyi temsil etmesi sebebiyle-
konumuz dışında tutarak İslamî dönemdeki Oğuznamelere dikkatimizi yöneltiyoruz. Reşidüddin’de ve Şecere-i Terakime’de
kaydedilen Oğuznamelerde Oğuz 3 defa evlenmiş gibi görünmekle birlikte
aslında ilk ve ikinci evliliğini yaptığı
amcası kızları ile fiilen evlenmemiş, küçük amcasının kızı Müslümanlığı kabul
ettiği için sadece onu zevceliğe kabul etmiştir. Oğullarının annesi, hem de soylu olan bu hanımdır.
Eski Türklerde kadın birçok eski kültürde olduğu
gibi tabu olmayıp kutsal bir konumdadır.
Gökalp’e göre eski Türklerde harem ve
tesettür olmaması kadının tabu olarak görülmeyişine bağlıdır. (Gökalp,
1976:322)Orhun
Yazıtlarında cariye, hizmetkâr anlamına gelen küng kelimesi geçmekle
birlikte kağanın, cariyeleri olduğuna dair
bilgi yoktur. Kültigin Âbidesi’nde bu kavramın savaşta esir düşmeyi
ifade ettiğini görürüz. Bu Âbidede, hatunun, diğer hanımların, kızkardeşlerin, gelinlerin cariye olmasından
duyulan korku ön plandadır. Yenilmek, zayıf düşmek sonucu ortaya çıkacak olan böyle bir durum büyük bir
tehlike olarak tasvir edilir: “Ögüm katun ulayu öglerim ekelerim kelingünüm
kunçuylarm bunça yime tirigi küng boldaçı erti, ölügi yurtda yolta yatu kaldaçı
ertıgiz. Kül Tigin yok erser, kop ölteçi ertigiz.” (Ergin, 1975: 75) (Annem hatun ve analarım, ablalarım,
gelinlerim, prenseslerim, bunca yaşayanlar cariye olacaktı, ölenler yurtta
yolda yatıp kalacaktınız. Kül Tigin olmasa hep ölecektiniz. Kül Tigin Âbidesi,
Kuzey cephesi)Aşağıdaki metin alıntılarında kavram, kul kavramı
ile birlikte geçmektedir ki bu kullanımların
cariyelik müessesesiyle alâkası yoktur. Yenilmek ve esir düşmek
anlamıyla karşımıza çıkar. Küng kelimesini Ergin ve Eski Türkçe sözlükler,
cariye, halayık, hizmetçi anlamıyla karşılamaktadır. Küngedmek
kelimesi de cariye, halayık, hizmetçi olmak anlamlarıyla karşılanmıştır. Yazıtların bütünlüğü içinde
düşünüldüğünde bu kavramın daha sonraki yüzyıllarda Osmanlıda karşımıza
çıkan cariyelik kurumu ile uzaktan
yakından ilgisi olmadığı görülür.Kafesoğlu’na göre küng kelimesi ile çoğu yerde
birlikte kullanılan ve Yazıtlarda 14 yerde geçen kul kelimesiyle kasdedilen
bazı siyasî ve medenî hakların kaybedilmesi, esaret manasındadır. “Esasen köle
kelimesi eski Türkçe metinlerde geçmez. Kitabelerde görülen kün/küng (cariye)
sözü de Çincedir(kü’en)” (Kafesoğlu,
1994: 226-227)Görülen odur ki küng sözünü yalnız değerlendirmeyip
birlikte kullanıldığı kul sözüyle değerlendirmek daha yerinde olur. Bu durumda
cariyeleik müessesesi değil, savaş esiri olma anlamını taşıdığı net olarak
anlaşılır:“Yiti
yüz er bolup (ilsiremiş kağansıramış budunug küngetmiş kulatmış budu)nug”
(Ergin, 1975: 79) (Yedi yüz er olup ilsizleşmiş, kağansızlaşmış
milleti, cariye olmuş, kul olmuş milleti… Bilge Kağan Âbidesi,
Doğu cephesi)Yenilgiler ve esaret durumunda kızkardeşlerin, gelinlerin cariye olarak kul
olmalarından üzüntü ve endişeyle bahsedilir. Bir kağan hata yaptığı, savaşta
kaybettiği zaman milletinin kul, kadınların cariye olmasından üzüntüyle
bahsedilir.Aşağıdaki ifadede kelime savaşta elde edilen ganimetler arasındaki
kadınları kapsayan bir mana
taşımaktadır. Yazıtlardaki genel kullanılışına uygun bir anlam içermektedir:“Bars
beg erti Kagan atıg bunda biz birtimiz. Singilim kunçuyug birtimiz. Özi
yazındı, kağanı ölti, budunı küng kul boldı. (Ergin, 1975: 80) (Bars bey idi. Kağan adını burada
biz verdik. Kız kardeşim prensesi verdik. Kendisi ihanet etti, kağanı öldü,
milleti cariye, kul oldu. Bilge Kağan
Âbidesi, Doğu cephesi)Hatun İçin Cenaze Töreni:Göktürk Yazıtları eski Türklerin yas törenleri ve
ölüm karşısındaki tavırları hakkında geniş bilgiler içerir. Kül Tigin Yazıtında
Bilge Kağan’ın, kardeşi Kül Tigin’in vefatıyla ilgili olarak ayrıntılarıyla
tasvir ettiği bir yuğ töreni vardır. Detayları Kül Tigin’in vefatı ile ilgili
olan kısımdaki kadar geniş verilmese
bile hatunun vefatı üzerine de yas
töreni tertip edildiği anlatılmaktadır. Bu eserde bahsedilen âdet ve merasimler arasında
gerek metinlerdeki değinilme
sıklığı, gerekse detaylı tasvirleri açısından en dikkati çeken adet olan ölüm
ve yas törenleri ilk bakışta sadece kağanlar için yapılıyormuş gibi görünmekte
ise de Tonyukuk Âbidesi’nde hatun için
yapılacak bir cenaze töreninden bahsedilmektedir. “Ol sabıg eşidip kağanım ben
ebgerü tüşeyin tidi. Katun yok bolmuş erti. Anı yoglatayın tidi.” (Ergin, 1975: 95) (O sözü işitip, kağanım, ben eve
ineyim dedi. Hatun yok olmuştu. Ona yas töreni yaptırayım, dedi. Tonyukuk
Âbidesi, Kuzey cephesi) Eski Türk
kültürüne yas geleneklerine ait elimizde
az çok ayrıntılarını bildiğimiz
tasvirler Hun hükümdarı Attila ve Saka kahramanı Alp Er Tunga gibi
önemli hükümdar-kahramanlarla alâkalıdır. Onlarda olduğu gibi hatun için de yas
töreni yapılması onun devlet hayatındaki rolüne işaret etmektedir.KADININ DİNÎ-MİTOLOJİK KİMLİĞİ:Orhun Âbideleri’nde kadın, devlet yönetimindeki ve
aile hayatındaki rolünün yanı sıra dinî-mitolojik bir kimlikle de karşımız
çıkmaktadır. Kül Tigin Âbidesi’nde hatunun
Umay’a benzediği, Umay gibi olduğu
ifade edilir.
“Kangım
kağan uçdukda inim Kül Tigin yiti yaşda katlı… Umay teg ögüm katun kutınga inim
Kül Tigin er at buldı.” (Ergin, 1975:
72) ( Babam kağan uçtuğunda küçük kardeşim Kül Tigin yedi yaşında kaldı… Umay gibi
annem hatunun devletine Kül Tigin er adını aldıç. Kül Tigin Âbidesi,
Doğu cephesi) Hatunun, onun gibi olduğu ifade edilen Umay Türk mitolojisinde hami ruhlardandır. Başlangıçta daha geniş bir işleve sahip olan
Umay daha sonra sadece kadının, çocuğun ve ailenin koruyucusuna dönüşmüştür.
Umayın bu işlevi o kadar etkili ve uzun süreli olmuştur ki günümüzde dahi
izlerini bulmak mümkün olmaktadır.
Yazıtlarda Umayın adı, gök tanrıyla ve mukaddes yer-su ile birlikte
geçmektedir: “Tengri Umay ıduk yer sub basa birti erinç” (Ergin, 1975: 96) (Tanrı, Umay, ilahe, mukaddes yer,
su, üzerine çöküverdi herhalde. Tonyukuk Âbidesi, ikinci taş, Batı cephesi) Umay’ın kut verme özelliğine sahip olduğu
anlaşılmaktadır. Her ne kadar Yazıtlarda adı geçen Umay’ın dişilik fonksiyonu
daha sonra kazandığı dişi ruh fonksiyonu kadar belli olmasa da hatunun Umay’a
benzetilmesi geri planda mitolojik
ananın dişilik özelliğini kendi üzerine almış olduğunu da göstermektedir.
Hatunun benzer olduğu Umay, çocukları koruyan, hamile kadınlara ve zor doğum sırasında doğum yapan
kadınlara yardım eden dişi ruh olup,
kelime kimi zaman ana rahmi manasında da karşımıza çıkmaktadır. (Bayat,
2007:70) Hatunun, ilahe Umay’a
benzetilmesi, hatunda koruyuculuk,
kutsallık, üretkenlik gibi kutsî
özelliklerin bulunduğuna inanıldığını
göstermektedir. Kağan nasıl Gök tanrının temsilcisi ise hatun da âdeta Umay’ın
yer yüzündeki temsilcisi gibidir. “Türk’ün babası gök, anası yerdir. Ruhu bu
iki kuvvetin çiftleşmesinden doğmuştur... Türkmen’in aslî içtimaî hayatında
haremin, zühtün, köle ve istifraş hayatının,
pederşahî teşkilatın hiçbir
mevkii yoktur. Oğuz Gök Tanrının timsalidir. Gök Tanrı atadır. Uz ve yahşidir.
Halbuki Oğuz’un karısı “yağız yer”in timsalidir. Burada “atam gök, anam yer”
akidesi vardır. Yani Türkmen iki mâbudun aile direği olduğuna kanidir. Oğuz
töresince hakan kadar hatunun, bey kadar begümün de mevkii ve nüfuzu vardı.”
(Ülken, 2003:55) Türk mitolojisinde
göğün oğlu olan Oğuz’un yerin kızıyla evlenmesi, göğün ata, yerin anayı temsil
etmesi, sosyal yaşantıda da uzantısını göstermektedir. Birçok milletin
mitolojisinde olduğu gibi Türk mitolojisinde de doğurganlık özelliği sebebiyle
kadının önemli bir yere sahip olduğu, yine üretkenliği sebebiyle yerin dişi
olarak temsil edildiği görülür.
Hatunun, kutunu Umay’dan almış olması,
devlet idaresindeki konumunu biçimlendirir: “Kangım kağan uçdukda inim Kül
Tigin yiti yaşda katlı… Umay teg ögüm katun kutınga inim Kül Tigin er at
buldı.” (Ergin, 1975: 72) (Babam kağan uçtuğunda küçük kardeşim Kül
Tigin yedi yaşında kaldı… Umay gibi annem hatunun devletine küçük kardeşim Kül
Tigin er adını aldı. Kül Tigin
Âbidesi, Doğu cephesi) Kutunu Umay’dan alan ve ona benzeyen hatun,
bu kutla Kül Tigin’i dünyaya getirmiştir. Umay’ın genel işlevi bağlamında Kül
Tigin’in erkeklik adını elde etmesi onun
sayesinde olmaktadır. “Dede Korkut’ta görülen bir erkeğin adının sonradan
yararlılık ya da kahramanlık gerektiren bir iş yaptıktan sonra konulması
geleneğinin eski bir şeklini görüyoruz. Çünkü burada erkeklik adı bir şaman ya
da ozan sayesinde değil Umay sayesinde elde ediliyor. (Çoruhlu, 2006: 40) Bu
ifade hatunun hem siyasî, hem de dinî-mitolojik kimliği olduğunu bir arada
ifade etmektedir. Kağan uçmağa gitmiştir, Kül Tigin yedi yaşındadır. Devletin, ilin,
törenin sahibi hatundur. Ancak bu sahipliği, hem taşıdığı dinî-mitolojik güçle, hem de soy sopla ilgili
özelliğiyle alakalıdır.Hatun, sadece Umay’a benzemekle dinî-mitolojik
vasfını kazanmaz. O da kağan gibi Türk tanrısından kut almıştır: “Üze Türk tengrisi ıduk yiri subu ança itmişl
erinç. Türk budun yok bolmazun tiyin budun bolçun tiyin kangım İltirş kaganıg
ögüm İlbilge Katunug tengri töpüsinde tutup yügerü kötürti erinç.” (Ergin, 1975: 79)(Yukarıda Türk tanrısı, mukaddes
yeri, suyu öyle tanzim etmiştir. Türk milleti yok olmasın diye, millet olsun
diye, babam İltiriş Kağanı, annem İlbilge Hatunu göğün tepesinden tutup yukarı
kaldırmıştır.Bilge Kağan Âbidesi, Doğu cephesi). O da kağan gibi Türk milleti
yok olmasın diye tanrı tarafından kutsanmıştır. O, diğer insanlardan farklı bir
yerde, göğün tepesinden tutup kendisini kaldırdıkları yerdedir. Kültigin
Âbidesi’nde de Bilge Kağan, babası kağanı ve annesi hatunu il veren Tanrının, Türk milletinin adı sanı
yok olmasın diye yücelttiğinden söz eder.
Uygurca Oğuz destanında Oğuz’un annesi Ay Kağan’dır.
Bilindiği gibi Uygurca destan, eski destana Manihesit bir biçim vermeye
çalışmıştır. Ay kültü Budist-Maniheist anlayışı temsil etmektedir. Oğuz’un annesinin adının Ay Kağan olması ile ilgili çeşitli yorumlar yapılmış, görüşler ileri sürülmüş olmakla birlikte
konumuzla ilgili tarafı kutsiyet taşımasıdır ki Göktürk Yazıtlarında da hatun
Gök Tanrı’dan kut almış olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk mitolojisinde anneden
gelen kutsiyet özelliği birkaç yerde karşımıza çıkar. Oğuz’un annesinin adının
Ay Kağan olması ve Oğuz’un evlendiği kızların Gök Tanrı dinî sistemi içinde
dinî-mitolojik varlıklar olmaları, bu
kızlardan Oğuz ülkesini yönetecek
oğulların doğması bunu gösterir. Oğuz’un annesinde kağan unvanının bulunması da
dikkate değer başka bir husustur.KADININ AİLE İÇİNDEKİ ROLÜ VE AİLE İLİŞKİLERİ:Orhun Âbideleri’nde kağan ailesinin tasviri geniş yer tutar. Aile
ilişkileri önemlidir, aile fertleri arasında sıkı bir bağ vardır, kararlar
müşavere ile alınır. Aile içinde mücadeleye, çekişmeye rastlanmaz, birlik,
beraberlik vardır. Bu yazıtlar daha
evvelki kağanların hatalarını anlatarak
onlardan ders alma ana fikrinin etrafında şekillenmekle birlikte onlara
karşı duyulan vefa duygusunu da hissettirmektedir. Aile fertleri, güç birliği
içindedirler ve birbirlerine sevgi ile bağlıdırlar. Bilge Kağan Âbidesi’nde
Kağan amcası ile birlikte doğuda Yeşil nehire, Şantung ovasına, batıda Demir
Kapı’ya kadar ordu sevk ettiklerini ve neticede illiyi ilsizleştirdiklerini,
kağanlıyı kağansızlaştırdıklarını, dizliye diz çöktürdüklerini, başlıya baş
eğdirdiklerini söyler. (Ergin, 1975: 37) Bilge
Kağan, amcası zor durumda kaldığında kardeşi Kül Tigin ile ona yardıma gider.
Kardeşler arasındaki sevgi bağını gösteren en güzel örnek ise Kültigin Âbidesi’ndedir. Bilge Kağan, kardeşi Kül Tigin’in ölümünden
duyduğu üzüntüyü son derece derin bir teessürle anlatır. Halini “görür gözüm
görmez, bilir aklım bilmez gibi oldu” sözleriyle tasvir eder. Kardeş katli ve benzeri durumlar akıllarının
ucundan dahi geçmez. Bilge Kağan kardeşi
Kül Tigin ile devlet işlerini müşavere ederek yürütür. Aile
fertlerini ifade eden bir hayli kelime vardır: Atı:yeğen, çıkan:yeğen, halazade,
teyzezade,eçi:amca, ağabey, eçü:ecdat, ata, büyükbaba, ini:küçük kardeş,
kang:baba, kelin:gelin,kız:kız evlat, oğul:oğul, çocuk, evlat; ög: anne, üvey
anne; singil:küçük kız kardeş;
taygun:tay, çocuk, torun; yigün/yegün:yeğen, küçük kardeş;
yotuz/yutuz:kadın, zevce; yurç:kayın birader.Orhun Yazıtları ön plandaki anlamıyla kağanın hesap
vermesi, geçmişte yapılan hataların anlatılması suretiyle bunlardan ders
alınmasının sağlanması mesajlarını içermekle beraber bu mesajlarla iç içe
geçmiş biçimde hükümdar ailesinin bağlılığı, ilişkileri, soy-sop, seciye konusundaki
hassasiyetleri, aile kurumuna verdikleri önem
gibi hususları da göz önüne sermektedir.Yazıtlarda ailenin bir ferdi olarak kadın anne, eş,
kız kardeş, gelin rollerinde karşımıza çıkar. Birden fazla yerde anam hatun,
analarım ifadeleri geçmektedir.vYazıtlarda geçen birkaç özel isimden birisi
İlbilge Hatun’dur. Bu rollerin tamamında kadın, saygı ve sevgi bağı ile ailenin
diğer fertlerine bağlıdır. Hükümdar ailesinin en büyük çabalarından birisi bu
kadınların küng olmaması içindir.EVLENME TÖRENİYazıtlar bize evlilik merasiminin bulunduğunu da
göstermektedir: “…Türgiş kaganka
kızımın… ertingü ulug törün alı birtim. Türgiş kagan kızın ertingü ulug törün
olguma alı birtim. …ertingü ulug törün alı birtim.” (Ergin, 1975: 89) (Türgiş kağanına kızımı… fevkalade
büyük törenle alıverdim, Türgiş kağanının kızını fevkalade büyük törenle oğluma
alıverdim. Bilge Kağan Âbidesi, Doğu cephesi) cümleleri bize ihtişamlı düğün
törenleri hakkında bilgi vermektedir. Dede Korkut Oğuznamelerinde evlilik törenleriyle ilgili sahneler
ayrıntılı biçimde verilir. Bu Oğuznamelerden anladığımıza göre kız isteme, söz
kesme, kalın (başlık), çehiz, ok atmak suretiyle gerdek çadırını belirleme, kız
ve erkek tarafı arasında hediyeleşme, düğün yemeği, düğün töreni gibi adetler
mevcuttur. Divanü Lugati’t Türk’te de çeşitli konu başlıkları altında evlilik
geçitinin aşamaları ayrıntılarla anlatılmıştır. Bu konuyla alakalı
araştırmalar mevcuttur. Yazıtlarda siyasî maksatlı evlilikler yapıldığı da
anlaşılmaktadır. Yukarıda kağan, Türgiş kağanına kendi kızını verdiğini ve onun
kızını da oğluna aldığını belirtmektedir. Bars adlı beye de hakan, kız
kardeşini vermiştir. Anlaşılan odur ki bu evlilik Bars adlı beyin kontrolünü
tutmak içindir. “Bars beg erti Kagan atıg bunda biz birtimiz. Singilim kunçuyug
birtimiz. Özi yazındı, kağanı ölti, budunı küng kul boldı”. (Ergin, 1975: 80)(Bars bey idi. Kağan adını burada
biz verdik. Kız kardeşim prensesi verdik. Kendisi ihanet etti, kağanı öldü,
milleti cariye, kul oldu. Bilge Kağan
Âbidesi, Doğu cephesi) İhanet
ettiği anlaşılan Bars adlı beye hem
kağanlığı, hem kız kardeşlerini vermişlerdir.Oğuznamelerde erkek evlat öncelikle tercih edildiği
geri planda anlaşılsa bile hem kız, hem de
erkek evladın talep edildiği anlaşılır. Bunun en güzel örneği Dede
Korkut Oğuznamelerinde Bamsı Beyrek boyu’ndadır. Bayındır Han’ın meclisinde Pay
Püre Beg, bir oğlu olmadığı için ağlayıp beylerin Allahu Teala’ya el açıp dua
etmelerini ister. Orada bulunan Pay
Piçen Beg de beylerin Allahu Teala’ya el
açıp kendisine de bir kız evlat vermesi için dua etmelerini ister. Hem erkek,
hem de kız evlat talep edilmektedir.“Beglik urı oglıngın kul kıldıg. İşilik kız oğlungun küng kıldıg” (Ergin, 1975: 81)(Beylik erkek evladını kul kıldın.
Hanımlık kız evladını cariye kıldın.) (Bilge Kağan Âbidesi,
Doğu cephesi) Bu metinde
görüldüğü gibi oğul kelimesinin hem kız hem de erkek evlat için kullanılması
dikkate şayan olup ifade, kız ve erkek evlat arasında önemli bir fark
olmadığını da göstermektedir. Oğul ve kız arasında ayrımın olmadığına dair
bilgi Kutadgu Bilig’te de karşımıza çıkar: “Yime yakşı aymış bu Türk buyrukı/
Körür köz yarukı ogul kız okı (Arat,
1979:133) (Bir Türk veziri çok güzel
söylemiş, oğul-kız gören gözün nurudur. Kutadgu Bilig’te oğul-kız kelimeleri
çok yerde birlikte geçer. (Anıl, ziyaret tarihi:31.01.2011:
Yazıtlarda kısa ama net çizgilerle değinilen Türk
kadınının konumu o dönemin sözlü eserleriyle bütünlük taşımaktadır.SONUÇ (CONCLISION)Türk kültürünün yazıldığı dönemine ışık tutan bir ayna olan Orhun
Âbideleri’nde kadın, devlet yönetimindeki ve aile içindeki önemli konumuyla ve
dinî-mitolojik bağlamda kutsî özelliğiyle dikkati çekmektedir. Böylesine önemli
bir sosyal ve siyasî konumasahip olan kadın, Anadolu sahasında Osmanlı
medeniyeti döneminde sosyal hayat içinde kaybolmuş veya geri planda kalmıştır.
Orhun Yazıtları döneminde sosyal-siyasî, ailevî konumuyla toplumda, yönetimde
ve ailede söz sahibi ve önemli olan Türk kadınının daha sonraki
yüzyıllarda, hem sosyal hayatta, hem
siyasî hayatta kendini son derece olumsuz koşullar içinde bulduğunu görürüz.
Orhun yazıtları dönemindeki Türk kadınının konumuna dikkat edilmesi, hem kendi
dönemini, hem de daha sonraki yüzyıllarda Anadolu sahasında kadınının uğradığı
olumsuz koşulların sebep-sonuç ilişkilerini aydınlatması bakımından önemlidir.Eski Türk kültürü
kahramanlık toplumudur, edebiyatı da bir destan edebiyatıdır, o
dönemin atlı göçebe hayat şartlarına
uygun bir yapıdadır. Yazıtlar, atlı-göçebe hayat şartlarının yaşandığı
dönemlerin eseri olmakla birlikte
burada ele alınan kadın, bilhassa devlet hayatı içindeki konumuyla ön plana
çıkar. Bunun en önemli sebebi, bu Yazıtların,
Göktürk Hakanlığı’nın 8. yüzyılında yönetimde bulunan yöneticiler ve kağan
ailesi tarafından yönetim hakkında
yazılmış olmalarıdır.
Orhun
Yazıtları ön plandaki anlamıyla kağanın hesap vermesi, geçmişte yapılan
hataların anlatılması suretiyle bunlardan ders alınmasının sağlanması
mesajlarını içermekle beraber bu mesajlarla iç içe geçmiş biçimde hükümdar
ailesinin bağlılığı, ilişkileri, soy-sop, seciye konusundaki hassasiyetleri,
aile kurumuna verdikleri önem gibi
hususları da göz önüne sermektedir.
KAYNAKLAR (REFERENCES)Arat, R. R., Yusuf Has Hacip,
(1979). Kutadgu Bilig. Ankara: TDK Yay.Anadol, C., (2006). Tarihe Hükmeden
Millet Türkler, İstanbul: Bilge Karınca Yay.Anıl,A.Y.,Kutadgu Bilig’te Kadın, (Ziyaret
tarihi Ocak, 2011)
Bayat,F.(2006). Oğuz Destan
Dünyası,İstanbul: Ötüken Yay.Bayat, F., (2007). Türk Mitolojik
Sistemi 2, İstanbul: Ötüken Yay.Çandarlıoğlu, G, (1977). Türk
Destan Kahramanları, İstanbul: And Yay.Çoruhlu, Y., (2006). Türk
Mitolojisinin Ana Hatları, İstanbul: Kabalcı Yay.Duran, H., (2004). Burla Hatun’dan
Terken Hatun’a, Hacı Bektaş Veli
Araştırma Dergisi, Ankara: Kış, S.32Ergin, M.(haz.), Ebulgazi Bahadır
Han, Şecere-i Terakime, Türklerin Soy Kütüğü,1001 Temel Eser.
Ergin, M., (1975). Orhun Âbideleri.
İstanbul: Boğaziçi Yay.
Ergin, M., (1989). Dede Korkut
Kitabı,Ankara: TDK yay.Ekici, M., (2000). “Dede Korkut
Kitabı’nda Kadın Tipleri”. Ankara: Uluslar arası Dede Korkut Bilgi Şöleni
Bildirileri.Gültepe, N., (2008). Türk Kadın
Tarihine Giriş, İstanbul: Ötüken Yay.Gülsün,A., Divanü Lûgati’t Türk’te
Kadın ve Onun Dünyası.
Ziyaret tarihi:Ocak 2011)Günay, G., (1998). Manas
Destanı’ndaki Kadın Adlarıyla İlgili Bir Deneme, Ankara: Dursun Yıldırım Armağanı.Güngör, Ş., (2000). Dede Korkut
Hikayelerinde Kocalarını Güç Durumdan
Kurtaran Kadınlar, Kadın/Women, C.II, S.25Kaplan, M., (1988). Mehmet
Kaplan’dan Seçmeler, “Dede Korkut Kitabı’nda Kadın”, Ankara: KTB Yay.Mahmud el Kaşgârî., (2005). Divanü
Lûgati’t Türk, İstanbul: Kabalcı Yay.Sakaoğlu, Saim, Duymaz, A.(2002),
İslamiyet Öncesi Türk Destanları, İstanbul: Ötüken Yay.Sevinç, N., (1987). Eski Türklerde
Kadın ve Aile, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yay.Ögel, B., (1998). Türk Mitolojisi,
Ankara: TTK yay.Toman, H., (2000). “Anadolu Sahası
Türk Halk Hikayelerinde Kadın”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Niğde, Niğde
Üniversitesi.Torun, A., “Dede Korkut Destanlarında Kadın Hakkında Telakkiler ve
Bunun Eski Türk Kültüründen Taşıdığı İzler” Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, C.2,S.3Uraz, M., (2001). Türk Mitolojisi,
Hera Yay.Ülken, H. Z., (2003). Anadolu’nun Dinî Sosyal Tarihi,
Ankara: Kalan Yay.Yıldırım,D.,(1998). Türk Bitiği,
Ankara:Akçağ Yay.Yılmaz, A. A., “Kutadgu Bilig’te
Kadın”, Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, S.32
Bu incelemelerin bazıları şunlardır:
Mehmet Kaplan, “Dede Korkut Kitabı’nda Kadın”,
Mehmet Kaplan’dan Seçmeler,
Ank.,1988; Arife Gülsün, Divanü Lugati’t
Türk’te Kadın ve Onun Dünyası, Adile Yılmaz Anıl, Kutadgu Bilig’te
Kadın, Metin Ekici, “Dede Korkut Kitabı’nda Kadın
Tipleri”, Uluslar arası Dede Korkut Bilgi Şöleni Bildirileri, Ank.2000,
s.123-138, Ali Torun, “Dede Korkut
Destanlarında Kadın Hakkında Telakkiler ve Bunun Eski Türk Kültüründen
Taşıdığı İzler” Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.2,S.3,
s.139, v.s.
Bu bilgi Türk mitolojisi hakkında
metinlere ve bilgilere yer veren pek çok eserde mevcuttur.Örnek olarak: Cemal
Anadol, Tarihe Hükmeden Millet Türkler, Bilge Karınca yay., İst.2006,s.570-571,
Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, TTK yay., Ank.1998,s.6-8Kelimelerin karşılığı için şu eserin
sözlük kısmına başvurulmuştur: Muharrem
Ergin, Orhun Âbideleri, İst. 1975 .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder