As ve Alan Türkleri
Asya Kıtası’nın batıya bir dil gibi uzanan Anadolu Yarımadası’nın Ege Bölgesi’nde bulunan ve adı Antik Dönem’de türlü mitolojik öykülere karışmış olan Bozdağ (Tmolus)’ın güney eteğine sırtını yaslamış, önüne İ.Ö.IX. yüzyıl ozanı Homeros’un İliada Destanı’nda sözünü ettiği “Asya Çayırları” nı almış olan Birgi, Ortaçağ’da Küçükmenderes (Astarpa, Kaystros) Vadisi’nin önemli yerleşim birimlerinden biriydi. Ya da biz onun için Kelbos(Kelbianon) Ovası’nın kuzeyde Tmolus(Bozdağ) ile kucaklaştığı bir noktada kurulmuştur bilgisini verebiliriz.
Anadolu İ.Ö. 6500 ya da 6000’lerde Trakya ve Kafkasya yolu ile göç almış olup, İ.Ö.XII. yüzyıl öncesi Anadolu’sunun kavimsel yapısında Hint-Avrupalı halklar hiçbir zaman bulunmamış, Hint-Avrupalılar gelmeden önceki kültür Anadolu’da egemen olmuştur.Daha çok Asya Kıtası’ndan gelen göçlerle beslenmiş olan bu kültür Ön-Türk ya da Prototürk (Ön Türk) denilen Batı Asyalılar’ın yarattığı bir unsurdur. Bu Prototürkler (Ön Türk) ise “AS” adı verilen büyük bir topluluktur.Tarihte Küçükmenderes Havzası da AS adı verilen bu Prototürkler’in (Ön Türk) yurdu idi. Hitit kralı II.Tudhalia (İ.Ö. 1460-1440) askeri sefer düzenlediği bu coğrafya için anallarında ASSUWA adını kullanır. Assuwa ya da Asuwa söyleyişi kimi araştırmacıların yapıtlarında ASOVA olarak da geçer. “ASYA” sözcüğünün Hititce aslı “ASOWA” idi. Bu ise AS ülkesi, AS yurdu, ya da AS soyu, AS oğulları anlamındaydı. Vivien de Saint Martin AS ya da ASİ adı için: “ASİ adının İ.Ö. 1300 yıllarında Küçükmenderes kıyılarına yerleşmiş olan SCYT (diğer adları İskit,Saka,Assaka,As-Kel-At) toplumu ile ilgili büyük bir kavim olan AS(ASES) kavminin adından gelmiş olması çok güclü bir olasılıktır” bilgisini verir.
Macar bilgini Peter Vaczy ise: “İskitler… aslında tüm Türkistan’ı ve üstelik tüm Sibirya bozkırlarını kaplaması altında bulunduruan büyük SAKA kavimler ailesinden çıkmıştır” der. S.G. Agacanov: “X. yüzyılda Oğuzlar arasında Peçenekler ve AS’lar… bulunuyordu.” bilgisini verdiği gibi, Lev Nikolayeviç Gumilev: “Asya Kıtası’nda Sayan Sıradağları ile Altaylar arasında AS’ların yaşadığını” belirtir. Abu Reyhan Biruni: “Ceyhun Irmağı’nın… Oğuz ülkesini sular altında bıraktığını… buradaki ALAN ve AS’ların Hazar sahillerine göçtüklerini” bildirir. Grjimaylo ise: “AS’ları Türk oymakları arasında gösterir”.
12-17 Eylül 1994 tarihleri arasında Ankara’da yapılan XII. Türk Tarih Kongresi’ne Türk devletlerinden katılan bir Türkolog da: “İskit (Saka, Assaka, As-Kel-At) mezarlarında ele geçen kaplar üzerindeki yazılarda bulunan 22 imi(damgayı) Göktürk (Türük Bil) harfleriyle (abecesiyle) eşleştirdiklerini, bunlara göre okunan İskit metinlerinin Türkçe olduğunu” söylemiştir. Bu durumda tarihte AZ, OS, OZ, US, UZ, adlarıyla da bilinen, kendilerine İSKİT, SAKA, ASSAKA, AS-KEL-AT gibi adlar da verilen AS’lar, aslında Türkçe olan Peçenekçe bir dil konuşuyorlardı. Tarihte Prototürk (Ön Türk) AS’ların yaşadığı, içinde Birgi’nin de bulunduğu Yukarı Küçükmenderes yöresi Prototürk (Ön Türk) kökenli eski LU-UD-ya (Lydia) Devleti’nin güney yarısını oluşturur. Birgi’nin doğusundaki halkın “Essar Tepe”, araştırmacıların “Asar Tepe” olarak adlandırdığı ve üzerinde bir kalenin temel kalıntılarını da barındıran yerde yapılacak bilimsel kazıların, Tarihöncesi dönemlerden de veriler sunacağını sanıyoruz. Bu tepenin üzerindeki temel kalıntılarının Ortaçağ’daki Aydın Beyleri’nin sarayına ilişkin olabileceği görüşünde olanlar da vardır. Olasılıkla bu tepe Birgi’nin en eski yerleşim noktası olabilir. İ.Ö. I. yüzyıl yazarı Strabon’a göre İran’ın doğusundaki (bir Türk eli olan) Kurgan(Hyrcania) Ovası’ndan kolonistleri (yani Saka Türkleri’ni) İ.Ö.VI. yüzyılda getiren Persler, onları Yukarı Küçükmenderes Havzası’na yerleştirmişlerdi. Bu, Havzanın Türk nüfusunun yeniden pekiştirilmesiydi. Persler belki de süvarileri için iyi cins atlar yetiştirmeyi, at yetiştiriciliğinin ustası olan bu SAKA Türkleri aracılığıyla gerçekleştirmeyi düşünmüş olabilirler.Gerçekten de içinde Birgi’nin de yer aldığı Yukarı Küçükmenderes yöresi bile tarihte Hyrcania: Kurkanya,yani Kurgan ülkesi, yurdu olarak anılmıştır. Bu yörede AS (ya da diğer adlarıyla İskit, Assaka, Saka, As-Kel-At) Türkleri ileri gelenlerinin mezarları olan yüzlerce kurgan bulunur. Birgi’nin yakın çevresinde geçmişten günümüze ulaşan Maltepe yöresindeki Kurganlar çevre incelemelerimizde karşılaştığımız en eski kalıntılardı.
Bu Kurganlara dayanarak Birgi ve yakın çevresindeki en eski insanlık kültürünü Arkaik Dönem (yaklaşık İ.Ö.1200-500 yılları arası) ve daha eski tarihlere değin çıkarabiliriz. İlk yerleşmelerin Prototürk (Ön Türk) AS’lar tarafından yapılmış olduğu Birgi, Hermos(Gediz) Irmağı vadisindeki Sardis merkezli Prototürk (Ön Türk) Lu-Ud-ya(Lydia) Devleti’nin güneydeki bir yerleşim birimiydi. Bunu Pers(İ.Ö. VI. yüzyıl) ve Hellenistik(İ,.Ö. IV. yüzyıl) dönemlerin izlediği Birgi’de, her üç dönemde de kent denilebilecek bir oluşumun varlığından söz etmek mümkün değildir. Birgi ilk kez Dios Hieron adıyla İ.S. I. yüzyılda Romalılar Dönemi’nde kent olarak anılır. Yukarı Küçükmenderes Havzası’nda Hypapa’dan (Kupapa,şimdiki Günlüce Köyü) sonra ikinci kurulan kenttir. Roma Dönemi’nde Ephesos’dan (Apasa,Efese) başlayan yol şimdiki Üzümlü Köyü’ne, buradan Hypapa’ya ve sonucunda Ahrandı Dağı’nın eteğinden Dios Hieron’a ulaşır; buradan da Semit(Üçkonak Köyü) üzerinden Kelas’a(Coloe,Kiraz) varırdı. Diğer bir yol da Hypapa’dan Tmolus(Bozdağ)’u aşıp, Sardis’e ulaşırdı. Hypapa, Dios Hieron, Kelas arasındaki yol çeşitli dönemlerde uzun süre işlerliğini korumuştur.
Birgi’nin kuşuçuşu yaklaşık 500 metre tam batı yönünde, Bozdağ’a giden asfalt yolun yaklaşık 250 ya da 300 metre doğusunda Damlacıksuyu denilen yörede Ön-Türk damgaları ile karşılaşılır. Damlacıksuyu’nun böbrek taşı ve kumuna iyi geldiği söylenir. Damlacıksuyu Çeşmesi’ne yakın çok büyük doğal bir kayanın üzerine yapılmış büyük çapta yuvarlak üç tane “Ong” ya da “On” damgaları yaklaşık 11 metre uzunluğunda bir yüzeyde bulunur. Kayanın kuzey yüzünde bulunan bu damgalardan ikisi 110 santim aralıkla yanyana, üçüncüsü ise sağda geri tasarda yer alır. Soldaki birinci “Ong” damgasının çapı 150 santim, sağdaki ikinci ong damgasının çapı 135 santim, geri tasarda en sağdaki üçüncü ong damgasının çapı ise 150 santimdir. Bu damgalar eski Türk inançlarında Tanrıya erişme başarısını elde etmeyi belirtirler. “Ong” damgalarının üç tane olması son aşama anlamlıdır. Bunlar Uç, Üç, Önder, Lider, Han gibi anlamlar taşımaktadır.
Damlacıksuyu’ndaki büyük bir kayanın düzleştirilmiş yüzeyine yapılmış bu damgalardan, bu yerin kesin olarak bir tören, töre yeri, yani kutsal bir alan olduğunu söyleyebiliyoruz. Ön-Türk kültürü araştırmacısı etnolog Haluk Tarcan burasının bir Ateşevi(Otuq) olma olasılığını belirtir. Büyük kayanın değişik yerlerinde “ + ” yani “Oq” damgaları bulunur. Bu yerin batısındaki geniş alanın Bozdağ yoluna değin bir akropol(yerleşim), Bozdağ yolunun batısındaki alanın ise nekropol(mezarlık) olduğu buluntular ışığında söylenebilir.
Birgi’nin kurulduğu yerle ilgili olarak Prof. Besim Darkot, İslam Ansiklopedisi’nin II. cildinde : “Birgi, başlangıçta kendini savunma ile ilgili iyice düşünülerek, ova kıyısındaki tepeler üzerinde ya da arasında kale yapımına elverişli bir yerde kurulmuştur.” bilgisini verir. Gerçektir ki, kentin kuruluşunda savunma gerekleri dikkate alınarak ordugüdümsel yer iyi seçilmiştir. Birgi kentini kuranlar konusunda ise Evliya Çelebi şu bilgiyi verir: “Cemşit neslinden Siriye Melike’nin yapısıdır. Kışlak tahtı idi. Yaylağı hala kuzeyde Bozdağ denilen yüksek dağdır.” Öyleyse kimdir bu “Siriye Melike” ? İ.Ö.V. yüzyıl tarihçisi Herodot: “…güneyden girip Syria (Siriye, Suriye) ve Paphlagonia (Kastamonu ve geniş çevresi) arasında akan ve Karadeniz’deki Boreas rüzgarı yöresinde son bulan Halys(Kızılırmak)’ın beri yakasındaki ulusları” anlatır. Halys yani Kızılırmak’ın doğusu Kappadokia’dır. Herodot: “Kappadokialılar’a Yunanlılar’ın Suriyeli dediğini” söyler. Gerek Kappadokia ve gerekse Katakekaumene’de (Ludya yani Lydia topraklarında Kula ve geniş çevresi) yaşayanlar Arim, Arum, Rum ya da Haru da denilen aynı kavim idi. Onlar Strabon’un Leukosyria’lılar yani Beyaz Syrialılar(Siriyeliler) dediği halktı. Edouard de Muralt ise: “(Ön-Türk) İskitler’in Kappadokia’nın (ve dolayısı ile Katakekaumene’nin) yerlisi olduklarını ve burayı yurt tutmuş olduklarını” vurgular. Evliya Çelebi’nin söylemine göre Birgiyi kuran kişi olan Siriye Melike’nin Ludya(Lydia) Devleti’ne ilişkin Ön-Türk İskit (ya da AS) kökenli bir kraliçe olması gerekir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder