Eski Türk ordusu
Eski Türklerin önemli silahlardan biri vurucu darbe yönlü oklardır. Okun uç kısmı eşkenar dörtgen, ince uçlu eğiktir (Resim VII,
Moğolistan'ın HarHad kayaları üzerine çizilen Eski Türklerin elleri mızraklı ve zırh gömlekli atlıları, Türklerin harbe verdiği değeri gösteriyor.36 Kağanın ordusu ve ağır zırhlı gömlekler taşıyan atlıları düşmanı bir darbeyle dağıtan oklara sahiplerdi. Çin kaynaklarına göre bu askerler "Fuli" yani "Buri", kurtlar ismini taşıyorlardı. Okların başlıklarında "Altın Kurt Başlı Bayrak" asılıyordu.37
Eski Türkler savaşta, göğüs göğüse çarpışmalarda karşısındaki düşmana darbeleri hançerle vuruyordu. Bu hançerler, düz eşkenar dörtgen veya yassı iki tarafı da keskin demirlidirler (Resim VIII, 49). Savaşta, korunma amaçlı kullanılan pullu zırh gömlekler vücuda deri kemerlerle sarılırdı. HarHad kaya tasvirlerinde savaşçıların zırh gömlekleri paçalı yelekten oluşuyordu. Bu yelekler demir levhalardan yapılmıştır. Atlının çiyin ve elleri açık ve korunmasız kalıyordu.38
Dağlık Altay bölgesinde Kudırge abidesinde bulunan demir halkalardan yapılmış yelme detayı bulunmuştur. Bulunan detay, Eski Türklerin halka şekli taşıyan savaş aletlerinin olduğunu ispatlıyordu (Resim IX, 18).39 Eski Türk, zırh gömlekli atlılar kendi atlarını da düşünürlerdi, onlara koruyucu metal levhalardan çul giydiriyorlardı.
HarHad resimlerinde görüldüğü gibi Eski Türklerin atları için çuldan koruyucu giysiler kullanması Birinci Göktürk Kağanlığı Dönemi'nde başlamıştır.40
VIVII. asırda Türk zırh gömlekli atlıların yer aldığı kalıntılarda, bileşik içerikli farklı tipli oklar, üç kanatlı, üçyüzlü darbe yapan mızrak uçları, hançer, kılıçlar bulunmuştur. Koruyucu olarak zırh gömlekler, yelmeler ve başlıklar kullanılıyordu. Savaş atları için demir pullardan yapılı özel at giysileri kullanıyorlardı (Resim X, 3, 2). Hafif silahlanmış atlılar, yay, ok, hançerler ve koruyucu kalkan kullanmıyorlardı (Resim X, 3, 4).
Göktürk zırh gömlekli atlıları Orta Asya'nın diğer göçebe kabilelerinden güçlü silahlanmış ordusuyla ayırt ediliyordu. Bu unsur da Eski Türkleri savaşlarda başarılı kılıyordu. Türklerin Avarlarla, Töleslerle, Eftalitlerle ve diğer halklarla savaşlarında galip gelmeleri, Birinci Göktürk Kağanlığı'nın genişlemesine sebep olmuştur. Bundan dolayı da Birinci Göktürk Kağanlığı birkaç sene içinde Avrasya çöllerinin göçebe kabilelerini eline geçirip, kendi hakimiyetini kurmuştur.
VIVII. asırlarda Eski Türklerin savaş organizasyonunda önemli değişiklikler oluşmuştur. Birinci Türk Kağanlığı Dönemi'nde tüm göçebeler, kağanın tebaları, ordularını Asya'nın onluk sistemini uygulayarak 5li, 10lu, 50li, 100lü, 500lü, 1000li, 5000li, 10000li birliklere (tümen) bölmüşlerdi. Kağanın ordusu ondan 40 tümene kadar çıkmaktaydı. Ordunun içinde zırh gömlekli birimler, Türklerin bizzat kendilerinden oluşuyordu, bu birimler kağanın şahsî pozisyonunu korumak zorunda idi. Ordunun başına da savaş rütbeli savaşçılar "Şadı", "Yabgu", "Tutuk", "Tarhan", "Buyuruk"oluşturulmaktaydı. Bu rütbeleri büyük Türk Aşına soyundan gelmiş askerler taşıyordu.
Türk ordusunda 28 sınıflı savaş rütbe vardı.41 Birinci Göktürk Kağanlığı Dönemi'nde Eski Türk ordusunun temelini hafif atlılar oluşturmaktaydı. Bu ordu sıra içine dağılmış düşmana oklarla darbe vuruyordu. Çin kaynaklarına göre "Türkler büyük başarı ile atları üzerinden yaylarından ok atıyorlardı, onlar azgın ve acımasızdılar".42 Savaştan önce Türk ordu yöneticileri kendi ordusunu düşman ordusu karşısına yerleştirirdi. Türkler tarafından savaş hafif atlılar ordusunun hücumu ile başlıyordu. Bu bir taktikti, düşmanın yerleşim şeklini, ordu sayısını öğrenmek ve onları hazırlıksız hücuma teşvik etmek için kullanılırdı. Türklerin, diğer kabilelerden oluşan geçici atlı ordusu kendi ordusuna nazaran düzensiz ve yönetimsizdi.
Çin ordusu yöneticisi Yaçjun, bu ordu hakkında pek olumlu şeyler söylemiyordu: "Tukue (Türk) askerleri kendi ordusunun yöneticilerine saygısız davranıyor ve orduda düzeni korumuyor, onları ele almak çok kolay. Buradan belli oluyor ki onların gücü hakkında söylenenler boşmuş. Onlar dış görünüşleri ile düşmanı korkutuyorlar, gerçekte ise, onları yenilgiye uğratmak çok kolay.".43 Savaşta Eski Türklerin başarısını, her zaman onların hafif ordusunun atlı askerlerinin hücumu sağlıyordu. Bir başarısız hücum olduğu zaman, Türk atlıları geriye daha sağlam bir bölgeye çekilirdi, burada yeniden toparlanarak hücuma hazırlanıyordu. Zırh gömlekli birimler, Eski Türk ordusunun en önemli direğini oluşturmaktaydı. Savaşta hücum zamanı düşmana sık dizilmiş sırayla saldırır ve sivri süvari kılıç ve ciritleri ile darbe vururdu. Savaşta orduyu yönetmek için "altın başlı kurt" tasvirli bayrak kullanıyorlardı. Orduya emir vermek için ise "altın mızraklı ok ve doğu damgası" tasvir edilen bayrak kullanıyorlardı.
Kağanlığa dahil edilen yerleşikçiftçi ahali ve onun yaşadığı topraklar, Türk ordusunda değişikliklere neden oldu. Türk ordusu sıralarına piyadeler dahil oldu. Ünlü Herat savaşında özel eğitilmiş savaş filleri de kullanılmıştır. Savaşta sık ve dağınık dizilmiş sıralarda hücuma hazırlanan Eski Türk ordusu savaş duruma göre düzeni değiştirip farklı yöntemlerle kendini koruyabiliyordu.
Onlar düşmana karşı at üzerinde, bazen de piyade ordu sıralarında hücuma geçebiliyordu.46 Türk ordusu çok geniş bölgelere dahil olmuş ve orda savaşmıştır. Bu yolculuk, SayanAltay, Orta Asya, Karadeniz yakınları ve Çin sınırlarına kadar uzanmıştır.
Kaynakta Eski Türk Kağanı hakkında şunlar söyleniyordu: "Devletler farklı; yalnız hepsi ona tabi olmuştu. Türklerin ordusunda 1.000.000 fazla okçu vardı. Kuzey bölgelerde yaşayan yabancılar hiçbir zaman bu güce sahip değildiler."
Yalnız Eski Türklerin geniş arazilere sahip olması bu bölgeleri kontrol altında tutmasını zorlaştırıyordu. Kağanlığın dahilinde varlıklı yüksek tabakalar arasında guruplaşmalar oluşmaya başlamıştır ve VII. asırda Kağanlık iki ayrı devlete bölünmüş oldu.
Eski Türklerin Savaş Sanatı ve Silahları
Göktürk Kağanlığı'nın dağılmasından sonra, Moğolistan ve SayanAltay bölgesinde yaşayan Doğu ve Batı Türk göçebe kabileler Doğu Türk Kağanlığı yönetimi altında kalmışlardı. Kendi içinde olan çatışmalardan, savaşlardan ve Töles kabilelerinin isyanlarından dolayı Kağanlık zayıflamıştır. Bu unsurlar Kağanlığı'n savaş gücünü de azaltmıştır. Göktürklerin zayıflamasından faydalanarak 629 yılında Tölesler Seyanto hakimiyetinde, Doğu Türk Kağanlığı'nı dağıtmışlardı. Doğu Göktürk Kağanı Heyli, Tan İmparatorluğu'na teslim olmak zorunda kaldı.48 Doğu Türkler Çin'e bağımlı kaldılar. Elli yıl içinde Doğu Türklerin savaş ordusu Tan İmparatorluğu'nun emri altında, onların sınırlarını koruyordu. Tan İmparatorluğu'nun ordusu dahilinde Teles kabileleriyle savaşıyorlardı. Bu döneme ait Türklerin silahlanması ve silah sanatı ile ilgili herhangi bir kaynak bulunmamıştır.
679 yılında Doğu Türkler, Tan İmparatorluğu'na karşı isyan çıkardılar ve isyan sonucu İkinci Doğu Kağanlığını yeniden kurdular. Kağanlığın yeniden oluşumu sürecinde, bu savaşın İlteriş Kağan unvanlı Kutluğ ve onun baş danışmanı Tonyukuk büyük rol oynamıştır. İlk önce Kutluğ'u birkaç yüz atlı destekliyordu. Çin ordusuyla karşı karşıya geldikleri zaman, o ve ordusu "dağılmış bir halde Kuzeye dağlık çöllere doğru geri çekildi".
Kutluğ'un, kuzey bölgesine doğru gitmesi ve orada Kara Ötüken bölgesini ele geçirmesi Kağanlığ'ın merkezi oldu. Türklerin etrafına birçok göçebe Türk kabileler dahil oldu ve böylece savaş göç büyümeye başladı. Kuruluşundan sonraki yıllar Türk Kağanlığı için birçok savaşlara uzak seferlere ve başarılara imzasını atmıştır. Bu başarıları Eski Türklere savaşta kullandıkları silahlar kazandırmıştır.
VIIX. asırlar Eski Türklerin uzak mesafeli savaşlarda kullandıkları önemli bir silahları farklı tipli yaylar olmuştur. Birinci tip yaylar, uç ve orta yan takmalarla bilinmektedir. Yayların bulunduğu bölgeler Katanda, Kurota, Dağlık Altay'da Tuekta, Aymırlıg, Kokel, Tuva'da MongunTaygadır. Bu yayların uzunluğu 140150 cm.'dir. Orta takmaların üst düzeyinde bazen resimler çizilirdi. İkinci tip yaylarda, bir uç ve çift orta yan takmaları vardır. Bu tür yayların bulunduğu bölgeler Eski Türklerin Tuva'da Argalıktı ve Kokel abideleridir. Uzunluğu 150 cm., uç takmaları kiriş oyuntulu, orta takmaların uçları yana doğru yatmış şekildedir. Üçüncü yay tipi, bir tane uç, orta yan takmalara sahipti. Bu tip yaylar Eski Türklerin Dağlık Altay bölgesinde Katanda abidesinde bulunmuştur. Bu yaylarda çift uç ve orta takmaların haricinde, orta ince yan yerleşik takması vardı.
Okun omuz kısımları farklı uzunlukta idi. Dördüncü tip yaylarda, iki yay başı kabzaya bağlı omuza takılabilecek kollar vardır. Bu tip yaylar Dağlık Altay bölgesi Boratal ve Yakonur abidelerinde bulunmuştur. Diğer yay tiplerinden farklı olarak dördüncü tip yaylarda karşı takmalar vardır, bunlar esnekliği sağlıyordu. Beşinci tip, orta yan, karşı, çiyinli karşı takmalıdırlar. Bu tip yayın tek bir örneği var, o da Dağlık Altay'da Uzuntal abidesinde bulunan yaydır. Bu yayın uç takmaları yoktur. Altıncı tip yaylar, orta yan ve karşı takmaları olanlardır. Tuva bölgesinde Argalıktı ve Aymırlık abidelerinde bulunan yaylardır. Bu tip en çok VIIIX. asırlarda Orta Asya Türk dilli göçebelerin kullandıkları yaylar olmuştur. Yedinci yay, tipi orta yan takmalıdır. Yedinci yay tipi Dağlık Altay ve Tuva bölgelerinde bulunmuştur. Altay abidelerinden birinde Kural abidesinde bulunan okların boyutları uzunluğu 110 cm. (Resim III, 1019 IV). Dağlık Altay bölgesinde yaşayan Türklerin yayları farklı şekillerdedir. Yalnız bazı tipli yaylar tek (nadir) olarak bulunmuştur.
Eski Türklerin yay evrimi onların çiyin kısmının uzunluğunun azalması, uç takmaların kayboluşu ve karşı takmaların meydana çıkmasıyla bilinmektedir. Tüm bu değişiklikler yayların atış hızlarını artırmak için yapılıyordu. Bir Orta Çağ Arap kaynağına göre "Türkler 10 ok attığı zaman Arap sadece bir oku yayın kiriş kısmına yerleştirebiliyordux
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder