20 Ekim 2016 Perşembe

TÜRK YARATILIŞ DESTANININ KÖKLERİ


Dünyanın ve insanın yaratılması, insanın cennetten kovulması konusunda Sümerlerin dini ile Tengri dini arasında büyük benzerlikler bulunmaktadır. Bir kaç değişik biçimi bulunan Sümer yaratılış destanı her ne kadar “tanrılar” (daha doğrusu “iyeler”) ile süslü olsa da, oldukça mecazi bir anlama sahiptir.
Sümer dini aslında tek tanrılı bir dindir. Tek olan Tanrı An'dır (tan/gök). An'nın Ki (kır/toprak) ile etkileşiminden Enlil (yöneten yel) meydana gelir ve gökle toprağın arasını doldurur. Enlil (yönetici yel), karanlık göğü aydınlatmak için Nanna’yı (Ay), Nanna da Utu (Güneş) ile İnanna’yı (Aşk ve Bereket) yaratır. Enlil, daha sonra dünyayı Ki'nin elinden alır. Sümerlerde Tanrı, kendine yardımcı olan iyeleri yaratmıştır. Böylece Sümer dini günümüzün Sümerologları tarafından “çok tanrılı” bir din olarak algılanmaktadır.
Bu yanlış algının nedeni büyük olasılıkla, Sümerlerin Tanrı'dan ve iyelerden söz ederken genelde ayrım yapmadan dingir, ilu, kiti gibi adları kullanmalarıdır (benzer davranış Etrüsklerde de görülmektedir). Sümerlerin tek tanrıya inanmış olduklarını, onlardan kalan SAG.BA adlı tablette açıkça görmekteyiz. Tablette şöyle yazar: “Büyü, ant, aşılmayan ant dairesi, tanrıların aşılmayan ant dairesi, göğün ve yerin değiştirelemeyen ant dairesi, Tanrı tektir ve değiştirlemez, Tanrı ve insan birbirinden ayrılamaz.”
Sümer mitolojisine göre başlangıçta yalnızca su vardır. Daha sonra gök ile yer birbiriden ayrılmıştır. Sümer inancında gök ve yer henüz yokken Ab-Zu (ZU.AB) vardı. Sümerce ab “deniz/su”, zu da “bilmek/öğrenmek” ve “derin” anlamlarına gelir, yani Ab-Zu, “derin su” demektir. Ab-Zu'nun diğer adı da yine “yeraltı suyu” anlamına gelen Engur'dur. Ab-Zu'dan An (gök) ve Ki (yer) meydana gelir. An, göktür, yani evren, Ki ise yer, yani dünyadır. Gök (evren) Sümerlerin inandıkları tek tanrıdır.
Sümerlerin evrenin yaratılış “bilimi” ya da “mistisizmi” bu kadardır. Ancak günümüzde de bilim, evrenin yaratılışı konusunda Sümerlerden pek fazla ileriye gidememiştir. Bugün tüm bilimciler tarafından kabul edilen tez, Büyük Patlama (Big Bang) teorisidir. Bu teoriye göre yaklaşık 13,8 milyar yıl önce bir bilye büyüklüğündeki aşırı sıcak ve yoğun bir kütlenin patlamasıyla evren oluşmuştur. Günümüz bilimcilerinin Sümerlerden daha “ileride” oldukları nokta ise, suyun yerini ateşin almış olmasıdır.
Türk yaratılış destanlarına göre de, başlangıçta yalnızca su vardır, yer ve gök daha sonra yaratılmıştır: “Herşeyden önce su vardı. Yer, ay, gök, güneş yoktu.” ya da “Gök yoktu, yer yoktu. Yalnızca sonu olmayan bir deniz vardı.” Sonra da gök ve yer yaratıldı: “Tanrı Kişi’ye 'Suya dal, suyun dibinden toprak çıkar!' diye buyurdu. Kişi, suyun dibinden çıkardığı toprağı Tanrı’ya götürdü. Tanrı, Kişi’nin getirdiği toprağı suyun üzerine serperken 'Yer olsun !' diye buyurdu. Buyruk yerine geldi, yeryüzü yaratıldı.” ya da “Uçsuz bucaksız suyun içinden Ak Ene (Ak Ana), süzülüp Tanrı'nın karşısına çıktı ve üç kez 'Yarat!' dedi. Tanrı 'Yer yaratılsın!' dedi, yer yaratıldı, 'Gökler yaratılsın!' diye buyurdu, gökler yaratıldı.”
Sümer inancında An (gök) ile Ki'nin (yer) birleşmesinden “yel bey” demek olan En-Lil (en=bey/yönetici, lil=yel, rüzgar) meydana gelir ve yeri (dünyayı) ele geçirir. Bu da oldukça bilimseldir, Sümerlerin yelin (atmosferin) su, toprak ve gökten oluştuğunu düşünmüş olmaları hiç de ilkel değildir. Günümüzde bile atmosferin su buharı ve gazlardan oluştuğu sanılmaktadır. Bugünkü bilim, atmosferin 3,5 milyar yıl kadar önce olasılıkla karbondioksit, karbonmonoksit, su buharı, azot ve hidrojen gibi gazlardan oluştuğunu var saymaktadır. Dünyada da yaşam, atmosferin oluşumundan sonra başlamıştır, yani atmosfer dünyayı (yeri) “ele geçirmiştir”. Daha sonra da Sümer inanç sisteminde, bugün “tanrılar” olarak adlandırılan çok sayıda iye ortaya çıkmaktadır. Bunlar da evrendeki ve yeryüzündeki tüm varlıkların sahipleridir. Bu iyelerin en önemlileri ise “yel bey” demek olan En-Lil ve “yer bey” demek olan En-Ki'dir (en=bey, ki=yer, kır).
Sümer mitolojisinde En-Ki, Ab-Zu'nun temsilcisi olan Namma'ya (ya da Nammu) Ab-Zu'nun üstündeki topraktan (balçıktan) insanı yaratmasını önerir. Sümerce namma ya da nammah, “ululuk”, “yücelik” anlamına gelir. Diğer iyelerin bu işte kendisine yardımcı olacaklarını söyler. Nammu, iyelere benzeyen ancak onların ölümsüzlük yeteneklerine sahip olmayan insanı balçıktan yapar, sekiz tane iye ise bu yaratma işinde ona yardımcı olur. Böylece insan da gök (evren) ve yer (dünya) gibi sudan yaratılır; ancak insanın ham maddesi suyun içindeki yumuşak balçıktır. Daha sonra erkeğe ait “ti” kullanılarak (“ti”, Sümercede “kaburga” ve “ok” anlamlarına gelmektedir) kadın yaratılır.
Türk destanlarında da insanın yaratılışı benzerlik gösterir, insan topraktan, suyun üstündeki balçıktan yaratılmıştır. Türk yaratılış destanında Tanrı deniz yüzünde toprak parçası görür. Bu toprağa “insan olsun” der, o da insan olur. Adı Erlik'tir. Erlik kendini Tanrı ile bir tutmaya kalkınca, Tanrı onu lanetleyip yerin altına gönderir ve etleri çamurdan, kemikleri kamıştan (ya da etleri topraktan, kemikleri taştan) 7 insan (ya da 7 erkek, 4 kadın) daha yaratır. Başka bir Türk destanına göre de Tanrı kadını erkeğin kaburgasından yaratır.
Türk yaratılış destanlarında Semitik dinlerdeki gibi Adem ile Havva, cennetten kovulma gibi olaylar bulunmaktadır. Cennetten kovulmanın nedeni, yaratılanların gururları ve Tanrı ile yarışmak istemeleridir. Bir çok araştırmacıya göre bunlar Türk destanlarına Semitik dinlerden geçmiştir. Ancak bu tür ayrıntıların Semitik dinlere Sümer mitolojisinden geçtiğini hatırlarsak, Türk yaratılış destanlarındaki bu ayrıntıların orijinal olduklarını anlayabiliriz.
Sümer mitolojisine ait birçok unsur, Semitik kutsal kitaplara konu olmuştur. Bunlar, gök ve yerin birbirine bitişikken sonradan ayrılması, her şeyin sudan yaratılması, insanın balçıktan Tanrı'ya ve iyelere benzer biçimde yaratılması, kadının erkeğin kaburgasından yaratılması, ilk insanların binlerce yıl yaşaması, insanın gökteki bilgiye ulaşmak için çabalaması ve bunun Tanrı'yı ve iyeleri sinirlendirmesi, tufan, gemi yapımı ve her canlıdan bir çiftin gemiye alınması vb. başlıca temalardır.
Kaynak: Türklerin Gerçek Tarihi ve Tanrı Dini
Arif Cengiz Erman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder