24 Ekim 2016 Pazartesi

AVAR KAĞANLIĞI



I. Türk Kağanlığının batıya doğru baskı kurması nedeniyle bir çok kavim, Türk olsun veya olmasın, Aral havzasını terkedip daha da batıya yönelmek zorunda kalıyordu. Avarlar dediğimiz boy konfederasyonu da bunlardan biridir. Bu boylar birliğinin oluşumundan beri farklı etnik kökenlerden gelen boylardan oluştukları saptanmıştır.  Avarlar da tıpkı bir asır öncesinin Hunları gibi Türklerin domine ettiği bir kavimdi.
‘Avar’ sözcüğü Eski Türkçe’de ‘karşı koyan’, ‘direnen’ manasındadır.  Avarlar İtil ve Don nehrinin doğusunda, Oğur boylarının komşusu olarak yaşıyorlardı. Onlar da Oğur’du ve Avar dilinin Türkçe’nin bir kolu olan Oğur lehçesinden olduğu bilinmektedir. Macaristan’da Avarlara ait mezarlardan çıkarılan eşyaların çoğu kayışlar, koşum takımları ve küçük heykelciklerden oluşmaktadır. Ülkenin Balaton şehri yakınlarında ise Orta Asya’yı işaret eden eserler bulunmuştur. Bunlar üzerinde hayvan dövüşleri, hayvanları parçalayan grifon, üzüm salkımı ve yaprak biçimleri vardır.
‘Kafkasya' da yaşarken Avarlar Bizans'a elçiler göndermişlerdir. Bizans kaynaklarına göre bu elçilerin uzun saçları omuzlarından aşağıya sarkıyordu. Avarların kağanı Bizans imparatoru Jüstinyen'e silahlı bir bağlaşma önererek yapacağı hizmetler karşılığında yıllık yardım parası ve kavmi için yerleşecek topraklar istemiştir. İmparator elçilere zengin armağanlar vererek bu durumu düşüneceğini ve sonra kendi elçisi ile haber göndereceğini söylemiştir.
Bizans imparatorları 4. yüzyıldan sonra sınırları boyunca yaşayan barbar kavimlerle bağlaşarak bunları imparatorluğun güvenliğini tehlikeye sokan diğer kavimlere karşı kullanmışlar ve devletlerinin sürekliliğini para karşılığında yabancı kanı ile sağlamışlardır. Jüstinyen imparatorluğunun ilk yıllarında Doğu Bizans eyaletlerine karşı saldıran Onogurlara karşı Sabirleri, Kuturgurlara karşı Uturgurları kullanmış ve barbarları birbirine kırdırarak doğu sınırlarının güvenliğini sağlamıştır. Bizans imparatoru Avarlara gönderdiği mesajında, Bizansa doğudan gelebilecek tehlikelere karşı koymak koşulu ile yerleşme bölgesi vereceğini ve para yardımı yapacağını bildirmiştir.
Avarların kağanı bu koşullara önceleri razı olmuş ve daha sonraları da Kuturgurlar ile anlaşarak Karadeniz'in kuzeyinde kalan bölgeleri ele geçirmeye başlamıştır. Bir süre sonra Aşağı Tuna bölgesine kadar uzanarak Bizans sınırının batı yakasına gelmiştir. Avar kağanı Bizans'a yeniden elçiler göndererek Avrupa'da yerleşmeye elverişli topraklar istemiştir. Uzun görüşmeler sonuçsuz kalınca Avarlar artık Bizans İmparatorluğu'na düşman gözü ile bakmaya başlamış ve kısa bir süre içinde Slav boylarını egemenlik altına alarak Avrupa'nın içine doğru akınlar düzenlemişlerdir.’
Avarların bulundukları toprakları terkedip, Tuna nehrini aşıp Balkanlara yerleşmeden önce, bir başka Türk topluluğu olan Sabarları mağlup ettikleri, sonrasında ise Kafkas’lardaki Alanlar ile İtil nehrinin batısında oturan Oğurları tabi kıldıkları biliniyor. Bizanslılar Balkan bölgesini Avarlara karşı tampon bölge olarak kullanma niyetindeydiler. Slavların ve Antların yaşadığı bu bölgedeki direniş, Avarları durdurmaya yetmedi. Avarlar Tuna nehrinin etrafını ele geçirdiler ve Bizanslılar için ciddi bir tehdit oluşturdular.
562 yılında I. Bayan Kağan (bayan, Eski Türkçe’de zengin, varlıklı demektir) önderliğinde Padova’da üs kuran Avarlar, burayı merkez kabul edip Bizans, Frank ve Slav topraklarına akınlar düzenlediler. Batıda İtalya’nın kapılarına, güneyde Dalmaçya’ya, kuzeyde Karpatlara, doğuda ise İstanbul’a doğru yaklaşan Avarlar etraflarına korku salıyorlardı.    
Savaşlardan zaman kaldıkça Bizanslıları kendisine örnek alan Bayan Kağan, bayındırlık işleriyle de uğraşıyordu. Ülkesinin ırmakları üzerinde köprüler, yol kenarlarında kervansaraylar kurduruyor, hamamlar ve benzeri büyük yapılar yaptırıyordu. Bu bayındırlık işleri için de Bizans'tan ustalar istiyordu. Bayar Kağan Tuna üzerine köprü yaptırmak isteyince Avarların Belgrad'ı alacağından çekinen Bizanslılar buna karşı çıktılar. Ertesi yıl Sirmium yüzünden Avarlar ile Bizanslıların arası yeniden açılınca Avarlar büyük bir orduyla Sirmium'u kuşatarak aldılar. Bu zaferden sonra Avrupa'nın en güçlü devleti Avar İmparatorluğu oldu. Bizanslılar bu durum karşısında 582 yılında Avarlar'a yüklü bir vergi ödediler.’
Avarlar yıllık verginin arttırılmasını talep etti. Bunun reddedilmesi üzerine ilerlemeyi devam ettirdiler. Bizanslıların iki önemli sınır şehri olan Esik ile Belgrad şehrini ele geçirdiler. Bu genişleme ve yerleşmenin neticesi Avarlar için uzun vaadede hayırlı olmadı. Zaten sayıca az olan Avar Türkleri Tuna havzasına yerleşince Türki olmayan bir deryaya daldılar. 600 senesinde 17 200 Avar askerini tutsak alan Bizanslılardan öğrendiğimize göre, bunların 7 000’i Slav, 4 000’i Gepid ve sadece 3 000’i Türktü.
Avarların Balkanlara gelişi, Slavların güneye inmesini hızlandırmış, Balkanların Slavlaşmasına vesile olmuştu. Suriyeli Patrik Johannes ‘Daha önce ormanlardan hiç çıkmayan Slavlar, Avarlarla tanıştıktan sonra nızamlı şekilde savaşa tutuşmayı öğrendiler ve at, sürü, gümüş ve altın sahibi oldular’ der. Bunun neticesinde Slavlar bazen kendileri karar verip Bizans topraklarına saldırıyorlardı. Bunların biri 584 yılında bir Avarlar ile Bizanslıların savaşmasına sebep oldu. 587 yılında ise Bayan Kağan Edirne civarında Bizanslılara mağlup oldu. Bu sonuçla kendilerine güven gelen Bizanslılar, Sasani meselesini de halletmiş olmanın gururuyla saldırıya geçtiler. Bayan Kağan Bizans ordusunu Çorlu yakınlarında kuşatsa da Bizanslıların sahte mektup yollamalarından işkillenerek barış teklifinde bulundu.
Bayan Kagan’in Bizanslılarla mücadelesi devam etti. Kiminde galip kiminde mağlup olan Bayan Kagan sonrasında Bizans ile ugraşmaktan vazgeçti. ‘600 yılında Bizans komutanı Priskos Tuna'nın aşağı kıyılarını ele geçirince Avar merkezini tehdit etmiştir. Bunun üzerine Bayar Kağan iki ordu hazırlamış, birincisini oğullarının komutasında Bizanslıların üzerine göndermiş, ikinci orduyu da kendisi yöneterek arkadan Bizanslıları çevirmeye kalkışmıştır. Oğullarının ordusu bozguna uğrayınca Bayar Kağan da ordusunu geri çekmiştir. Bundan sonra beş kez meydan savaşlarında Bizanslılar Avarları bozguna uğratmışlardır. Oğulları bu savaşlarda ölen Bayar Kağan da bu üst üste yenilgilerden sonra hayatını yitirmiştir. Bayar Kağan'ın ölümünden sonra Avar İmparatorluğunun yaşaması biraz da Bizans İmparatorluğunun içinde bulunduğu karışıklıklar sayesinde olmuştur. Bizans İmparatoru Phokas, Avarlar'a barış önerisinde bulundu. Yeniden yıllık para yardımı önerdi. Bunun üzerine Avarlar artık Bizans'a saldırmaktan vazgeçip kendilerine akın hedefi olarak İtalya'yı seçtiler.’

Uzun bir süredir devam eden Sasani-İran mücadelesine de tıpkı Türk Kağanlığı (onlar Bizans ıle hareket ediyordu) gibi müdahil olan Avarlar (karadan) ve onlara tabi olan Slavlar (denizden) 626 yılında İstanbul’u kuşattılar. Kuşatmanın başarısız olması nedeniyle, Sasaniler de Bizansa doğudan saldırmaktan vazgeçtiler. Bu durum Avar kağanının prestij kaybına yol açtı. Avar kağanı başarısızlığı Slavlara yüklüyordu. Bu başarısızlık nedeniyle sonradan Bolgar Devletini kuracak olan Türk boyları Avarlardan ayrıldılar.
640 yılında Hırvatlar da Avarlar’dan ayrıldılar. Avarlar ile Slav kabileleri sürekli kavga halindeydi. Bu iki tarafa da yaramadı. Frank, Bizans ve Slavlarla savaşlardan yorgun düşen Avarlar, Macar Ovasını ve Dalmaçya’yı kaybettiler. 670 yılında Bizans ile Avar toprakları arasına Bolgar Türkleri girdi. Macaristan arazisine geri çekildiler, yerleşik hayata geçtikleri arda kalan arkeolojik kalıntılardan anlaşılmaktadır. Bu dönem Avarların içlerine kapandıkları anlaşılıyor.
Bir müddet sonra Franklar Avarlar ile dostane ilişkiler kursa da, Avar Kağanlığını yıkmak için fırsat kolluyordu. Karşılıklı elçiler gidip gelmiş, sulh bir müddet sürdürülmüştür. 788 yılında Bavarya dükü III. Tassilonu Avarlara Franklara karşı ittfak teklifinde bulunmuştur. Bu kabul edilmiş ve Avar orduları Bavyera’ya ve İtalya’nın kuzeyine girmiştir. Bu Franklar ile Avarlar arasında uzun sürecek bir savaşın başlangıcı olmuştur.
 Baverya’yi kendi toprağı gören Frank kralı Büyük Karl (Şarlman) Avarlara karşı girişimlerin hesabını yapar. 791 yılında büyük bir orduyla Avarlara saldırır. Avar kalelerini ele geçirir. Ordunun bir kısmı ise Karl’in komutasında Tuna boyunca ilerler. Regensburg’da Franklar Avarlara galip olsa da, Saksonların Avarları desteklmesiyle işin rengi değişmiştir. Bu durum Avarları dağılmaktan kurtarır.
Bu geçici kurtuluş fazla uzun sürmeyecektir, nitekim Avar ülkesinde karışıklık çıkar ve Yuğur kendisini kağan ilan eder. Yuğur Kağan 795 yılında hristiyanlığı kabul eder ve elçiler aracılığıyla Frank kralınının himayesinde olduğunu bildirir. Bir sene sonra bununla yetinmeyip bizzat kendisi giderek bağlığını tekrarlar.
Franklar buna pek aldırış etmezler ve Avar topraklarına saldırırlar. Avarların Transilvanya’daki merkezi ele geçirilmişti. Avarlar siyasi bağımsızlıktan uzaktı artık. Avarların yüksek sanat eserleri, zenginlikleri yağmalanıp talan edilmeye açıktı. Bu arada Bolgarlar da fırsattan istifade Avarlara saldırmış, Avarlar yine de diz çökmemiştir. Avar soyluların önemli kısmı ölmüştür.
797 yılında Avar tebaası isyan etmiş, fakat bu çaba Franklar tarafından bastırılmıştır. Bu olayın devamında Avar soyluları Frank kralına bağlılık yemini etmek zorunda kalmıştır. Buna rağmen 797 ve 802 yıllarında tekrar ayaklanmışlardır. Avar hakanı Tudun Kağan hristiyanlığa geçmiş, Frankların Avar ülkesinde askeri üsler kurmasına sinirlenerek hristiyanlıktan vazgeçip ayaklanmıştır. Bundan bir sene sonra Bolgar kağanı Krum Kağan Tuna bölgesindeki tüm Avar diyarını ele geçirdi. Avarlar Bolgarlar içinde asimile oldular.
Franklarla ve hristiyanlarla sürekli irtibat halinde olan Avarlar arasında hristiyanlık yaygınlaşmaya başlamıştı. Bir müddet daha varlıklarını sürdürseler de Tudun Kağan’dan sonra tahta geçen Zodan’ın hristiyan olduğu bilinmektedir. 823 yılında Frank sarayına gidip bağlılık belirten Avar elçileri dışında Avarlardan bir daha bir kayda rastlanmıyor.

Avrupalılara üzengi’yi ve ‘Turan taktiği’ni tanıtan Avarların 10. yüzyıla kadar varlıklarını korudukları tahmin ediliyor. Avarlar ‘Slav Dünyası’ ile çevrili olmalarından dolayı bulundukları bölgeleri Türkleştiremediler. Avarlar hristiyanlığı seçip yerel halkla karıştılar, bir kısmı ise Slavlar içinde kayboldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder