DÜNYANIN EN BÜYÜK LAHDİ SİDEMARA
Sidamara Lahdi Konya Ereğlisi-Karaman yolu üzerinde, eski adı Sidamara olan Ambar köyünde bulunduğu için bu isimle anılan, MS 3. yüzyıla ait lahit. 32 tonluk ağırlığı ile dünyanın en ağır lahdi olarak bilinen eser 1900'da bulunmuş ve Osman Hamdi Bey tarafından İstanbul'a getirtilmiştir. Lahdin kapağında ve dört yanında bulunan kabartma heykeller çok çeşitlidir ve bir sanat harikası sayılmaktadır. İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde bulunan lahitlerden biridir.
Lahit önce Ereğli'den Konya'ya nakledilir. Ereğlili Deli Mustafa bu işe memur edilir ve kırk manda ile Konya demir yoluna kadar lahdi nakleder. Lahdi incelemek üzere Konya'ya gelen Osman Hamdi Bey lahdin İstanbul'a taşınmasını ister, ancak 3 metre yüksekliğinde ve 32 ton ağırlığında olan bu dev lahdi yerleştirebilecek vagon bulunamaz. Osmanlı Demiryolu Şirketine yapılan başvuruya da olumlu yanıt alınamayınca bir lokomotifin bazı bölümleri sökülür, çatısına uygun bir tertibat kurulur ve lahit 3 Haziran 1901 günü Müze-i Hümayun yetkilileri eşliğinde İstanbul'a götürülür.
Sidamara'da başka lahitler de bulunmuştur. Bu lahitlerin yüzleri süslü sütunlarla, sütun araları şahıs tasvirleriyle doldurulmuştur. Bu yüzden, bu tipdeki diğer sütunlu lahitlere de Sidamara tipi lahitler denir. Sidamara Tipi (Sütunlu) lahitlerin kökeni henüz kesinleşmemiş olsa da, bunların Anadolu’da bu derece bir sıklıkta görünmeleri kökenlerinin Anadolu olduğu yönündeki kanıyı kuvvetlendirmektedir.Kapak, adeta yatak gibi tasarlanıp, lahdin sahibi erkekse karısı ile birlikte, kadınsa yalnız olarak uzanır şekilde kabartmaları konurdu. Sidamara lahdinin kapağında lahit sahibiyle karısı yatakta yatar gibi uzanmışlardır.
Lahdin üzerinde bulunan bir Eros başı figürünün Londra'da Victoria ve Albert Müzesinde olduğu öğrenilince Kültür ve Turizm Bakanlığı parçayı geri almak için müzeye başvuruda bulundu. Parçanın lahdin bulunmasından önceki bir tarihte, 1879 yılında zamanın İngiltere Konsolosu ve arkeolog Sir Charles Wilson tarafından çıkarılıp İngiltere'ye götürüldüğü ve torunları tarafından Victoria ve Albert Müzesine bağışlandığı öğrenildi
Mermer lahidin yüksekliği 313 cm, boyu 381 cm, eni ise 200 cm.dir. Lahdin ön yüzünde ortada filozof kıyafetinde oturan bir erkek, Sağda Artemis kıyafetinde genç bir kız, solda Demeter kıyafetinde başı örtülü bir kadın vardır. Bu yüzün iki ucunda Dioskuruslar atların yularlarını tutmaktadırlar. Dar yüzünde mezar kapısına doğru elinde tuttuğu meyve tepsisi ile ilerleyen bir kadın, kapının diğer yanında sakallı bir adam bir rulo tutmaktadır. Lahdin diğer uzun yüzünde ve diğer dar yüzünde ise av sahnesi işlenmiştir. Lahdin kapağında lahit sahibiyle karısı uzanmış vaziyettedirler. M.S. III. asra ait lahdin kaidesindeki frizde yırtıcı hayvanlarla mücadele eden puttolar ve Eroslar, diğer yanda idman yapan atlerler ve araba yarışları görülür.
Tabutun üzerine kolonların ve şekillerin yerleştirilmesi kolon lahitçiliğini akla getirmektedir. Tabutun dış yüzeyi duvarın yüzeyindeymiş gibi sunulmuştur. Prensip olarak 6 oluklu kolonlar merkezde üçgen oyuklar ve her bir tarafında ise kabartılmış 2 oyuk oluşturur. Oyuklar genellikle yumurta ve liflerle delinmiş ağaç yaprakları ile dekore edilmiştir. Bu deklarasyon oyukların dışındaki bölgeleri doldurur ve tabutun diğer taraflarında da devam eder. Arkeologlar Sidamara Lahdini bağımsız bir çeşit ya da diğerlerinden ayrılmış bir grup olarak saymaktadırlar. Bu lahit kendinden önce yapılmış olan aynı döneme ait diğer lahitlerle benzerlik göstermektedir. Orijinallikleri muhtemelen bu lahitlerin 2 çeşit çok yaygın mezar anıtı türlerini bir araya getirmesinin altında yatmaktadır
Lahdin yan yüzlerinde mitolojiden alınma sahneler vardır. Bunlardan bir tanesi ilgi çekicidir. Ortada bir filozof oturmakta ve elindeki kitabını okumakta, bir yanında karısı ve diğer yanında kızı ayakta durmaktadır. İki yan uçta birer mitolojik varlık tasvir edilmiştir. Çıplak Dioskurus kardeşler yanlarından hiç ayırmadıkları atların dizginlerini tutar vaziyettedirler. Lahitler ölüler dünyasının bir parçası olduklarından, Zeus tarafından cezalandırılmış bu kardeşler, yaşayanların dünyası ile ölülerin dünyası arasındaki ilişkiyi sağlamaktadırlar. Bir tanesi 12 saat dünya yüzünde iken diğeri aynı saatlerde toprak altında, ölüler dünyasında kalıyordu. Böylece yaşayanların dünyasına öteki dünyanın ne kadar karanlık ve kötü olduğunu anlatabiliyordu. Lahitlerin kapakları üstüne uzanmış vaziyette yatan ölünün heykeli yapılırdı. Bazı durumlarda yanlarına eşleri de ilave edilirdi. Lahitlerin üzerindeki dantela gibi işlenmiş motifler küçük bir çivi ve çekiç ile yapılıyordu. Sanatkarlar lahdi süslerken, gölge ve ışık oyunlarına bilhassa dikkat ederlerdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder