Şarkı ve dansa yatkınlıklarıyla tanınan Uygurlar için müzik aletleri yaşamlarının vazgeçilmez bir parçasıdır. Hemen hemen bütün Uygur ailelerinde bir iki müzik aleti bulunmaktadır.Uygurların geleneksel müzik aletlerinin çeşitleri oldukça fazladır, telli, yaylı, üflemeli ve vurmalılar olmak üzere dört ana kategoriden onlarca çeşit vardır. Çeşitleri en zengin olan;Telli çalgılar arasında; tambur, revap, dutar ve kanun,Yaylı çalgılar arasında; ecek, hoştar, satar,Üflemeli çalgılar arasında; zurna ve ney,Vurmalı çalgılar arasında da def, nahra, taş v.s. bulunuyor.Uygurların bütün müzik aletleri için birer rivayet vardır. Örneğin; tamburun Uygurların uğur tanrısı Hızır tarafından koyun bağırsaklardan yapıldığı söyleniyor. Uygur çalgılarının en uzunu olan taburun boyu bir metreyi geçer. Dut veya gül ağacından yapılan tamburun beş teli vardır. Bir rivayete göre, Damollah Sayip Belih adlı Uygur müzisyen tamburu çalarken, etrafında yüzlerce tarlakuşu uçuşmuş, tamburun güzel sesine bayılan bu kuşların çoğu tambura çarparak ölmüş. Bu rivayet, tamburun çekiciliğini anlatır.Revap, Uygurlar arasında en yaygın kullanılan müzik aletidir. Kuzu, at, eşek veya büyük yılan derisiyle kaplı, sapı ve gövdesi hayvan kemiklerinden yapılan ve özgün desenleri bulunan revap, bir çalgı olmanın yanı sıra, aynı zamanda başlı başına bir sanat eseridir.Genellikle "el davulu" olarak adlandırılan tef, kuzu veya eşek derisi örtülü çerçevesinde çok sayıda küçük demir veya bakır halkası vardır. Vurmalılar arasında yer alan nahra ise, bir zamanlar savaşlarda moral vermek için kullanılmıştır. Deve ya da dana derisiyle örtülü nahra, 6'lı takımlar halinde çalınır ve şaman dansının başlıca unsurudur. Uygur müzik aletleri, günümüzde Çin ulusunun müzik hazinesinin parlak incileri olarak kabul edilir.Folklor bakımından oldukça zengin olan Uygur Türklerinde türkü ve koşma söyleme alışkanlığı hâlâ canlı olarak yaşatılmaktadır. Söylenen parçalar şekil, ezgi ve konularına göre çeşitli adlarla adlandırılırlar.Bunları şu şekilde sıralayabiliriz;§Alley (ninni) koşmaları,§Çocuk oyunlarının koşmaları,§Düğün ve meşrep koşmaları,§Noruz koşmaları,§Karlık beyitleri,§Moçel koşmaları,§Ağıtlar,§Emekçilerin türküleri,§Tarih ve tarihe mal olan kişilere ait koşmalar,§Aşk ve muhabbet türküleri,§İnsani faziletleri dile getiren koşmalar,§Gurbet türküleri.
Yazılı kaynaklara göre Uygur Türklerinin bilinen en eski müzik numuneleri günümüzden 6000-8000 yılları öncesine kadar dayanmaktadır. Uygur Türkleri eski zamanlarda ölülerini şarkı söyleyerek ve dans ederek uğurlarlardı. Uygur Türklerinin 3000 yıl öncesinde Şaman dinine mensup olduğu çağlarda Şaman, Pirhan ve Bahşılar şarkılar söylemek ve dans etmek sureti ile hasta tedavi seansları ve merasimleri icra ederlerdi.Uygur Otonom bölgesinde, Merkit nahiyesinde yaşamakta olan Dolanlar eğlenceye düşkün bir boydur. Çeşitli vesilelerle sık sık bir araya gelerek kadınlı-erkekli eğlenirler. Buna Dolan Meşrebi denilir. Oyun ve cezaların da bulunduğu bu eğlencelerin en önemli kısmını musiki oluşturur. sırasında Dolanlara mahsus olan Dolan Mukamı vardır. Dolan Mukamı; Zilbayavan, Uzhal, Rak, Muşaverek, Bombayavan, Cula, Simbayavan, Dogamet ve Hurekbayavan olmak üzere dokuz çeşit adlandırılır. Her mukam başlangıcı müteakıben, Çikitme, Senem, Selika (Senkas) ve Sırılma gibi bölümlere ayrılır.Uygurlar'ın halk şarkılarının vazgeçilmez bir teması da çiçek gibi kızlardır. Uygur kızları gerçek yaşamda da ela gözleriyle, düzgün burunlarıyla, simsiyah kaşlarıyla ve uzun ve siyah saç örgüleriyle insanları etkilerler.
UYGUR MÜZİK ALETLERİDutar: Parmakla çalınan dutar, iki telli olup telleri ipekten yapılmaktadır. Dut ağacından yapraklar halinde imal edilen armudi biçimli bir teknesi ve yine dut ağacından kapağı vardır. Genellikle dörtlü veya beşli akortlanır. Oktav ve ünison akortlandığı da görülür. Sesi yüksek değildir. Perdeler kromatik sıra ile yerleşmiştir. Teller tek tek çalınamayacağı için iki sesli çalışı mecbur kılar.Türk halk çalgıları içerisinde önemli bir yere sahip olan dutarın çok geniş bir kullanım alanı vardır. Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar yüzyıllardır kullanılmakta olan eski bir halk çalgısı olan bağlamanın bu çalgıdan zenginleştirildiği muhtemeldir. Ancak Uygur Kazak, Kırgız vb diğer Türk boylarında eski şekliyle bugün de kullanılmakta olması dikkat çeken bir husustur. Uygur Türkleri arasında yüzyıllardır kullanılmakta olan dutar, parmakla çalınan bir çalgıdır (mızrapla çalınmamaktadır). İlk şeklinden günümüze iki telli oluşunu korumuştur. Dutar Uygur Türkleri arasında en çok kullanılan ve sevilen bir halk çalgısıdır. Çalgı yalnız başına çalındığı gibi def eşliğinde de çalınmaktadır. Düğün ve eğlencelerin başlıca çalgısıdır. Fazla sesi çıkmadığından kalabalık yerlerde (açık havalarda) tercih edilmeyen bir çalgıdır.Tanbur: Beş telli klasik Uygur sazı olan tanburun altta iki ortada iki ve üstte bir metal teli vardır. Akordu çalınacak makama göre değişir. Boyu yaklaşık 1.50 metre olan tanburun armudi bir gövdesi ve ladin kapağı vardır. Kromatik sırayla yerleştirilmiş kemik veya fildişi perdeleri bulunur. Tek tel üzerinde iki oktav ses genişliğine sahiptir.Rübab: Kaşkar rübabı veya koçkarca adıyla da anılan çalgı, yaklaşık 90 cm uzunluğundadır. Eskiden teknesinin koç kafatasından yapıldığı rivayet edilir. Günümüzde dut ağacından yapılmakta ve tekne ile sapın birleştiği yerde iki boynuz figürü bulunmaktadır. Altta iki ortada iki ve üstte bir olmak üzere beş tellidir. Orta tel alt telin pesdeki beşlisine, üst tel ise alt telin bir oktav pesine akortlanır. Perdeleri kromatik ses sırasınca yerleştirilmiş olup, bir tel üzerinde iki oktavlık diyapazona sahiptir.
REBABIN TARİHİ:Rebap Türkiye, İran, Arabistan, Kuzey Afrika, Afganistan, Pakistan, Hindistan ve Cava gibi ülkelerde çeşitli benzer biçimleri olan mızraplı ya da yaylı çalgıların ortak adıdır. Bunların bazıları hem yayla hem de mızrapla çalınabilme özelliğine sahiptir. Tam olarak ortaya çıkış tarihi bilinmemekle beraber Evliya çelebi ünlü seyahatnamesinde rebabın Süleyman Peygamber huzurunda çalındığını yazmıştır. Bu inanç; rebabın eskiliğini İ.Ö 3800’lerin Sümer topluluğuna kadar götürür. Yine Evliya Çelebi Hz. Muhammed’in ilk eşi Hz. Hatice ile evlenmesinden bahsederken düğününde çalınan çalgılar arasında rebabı da anıyor.Eski bir Hint efsanesi olan Ravanastron efsanesi de; yaylı çalgının icadını İsa’dan öncelere dayandırır. İlk yaylı çalgıyı Seylan kralının icat ettiğine dair bir inanışı öne süren bu efsaneye rağmen Güney Hind topraklarında XVIII.yy dan önce yaylı çalgının kullanıldığına dair bir iz veya kayıt yoktur. XVIIIyy’da yaşamış olan musiki alimi kemani ve tamburi Hızır Ağa daTevhim el-makamat fi tevlid en nagamat adlı musiki edvarında rebabı; X.yy ın musiki alimlerinden Farabi nin icad ettiğini öne sürmüştür. Farabi Horasan ve Irak çalgılarını anlatırken rebaptan bahsetmiştir ancak rebap o tarihte yaylı bir çalgımıydı yoksa değil miydi bu konuda kesin bir tespit bugünkü bilgilerimizle mümkün değildir. Orta Asya kazılarında çıkan duvar resimlerinin en eskilerinde de yaylı çalgılar yoktur.Kudüm: Toprak veya döğme bakır gövde üzerine deri gerilerek yapılmış, çift gövdeli, zahme adı verilen ağaç çubuklarla vurularak çalınan bir enstrümandır. Uygur ve Özbek Türklerinde Çifte nagara ismi verilir.Miskal: Yan yana birleştirilmiş değişik boylardaki kamış parçalarından meydana gelmiş, üflenerek çalınan, Asya kökenli bir çalgı aletidir. Uygur duvar fresklerinde de görülmektedir. Osmanlı'nın son dönemine kadar Türk musikisinde kullanılmıştır.Rübab ( Koçkara ): Beş telli, mızrapla çalınan, uzun saplı, ağaç gövdesinin üzerine deri gerilerek yapılmış, sapla gövdenin birleştiği yerde koçboynuzu gibi parça bulunan bir enstrümandır. Özbek, Uygur ve Tacik Türklerinde çalınır.Dap (Def ): 30-45 cm çapında ağaç kasnak üzerine gerilmiş deve veya sığır derisinden yapılan ritim çalgısıdır. Kasnağın iç yüzeyine metal halkalar yerleştirilmiştir.Revam: Yaylı bir müzik aleti olarak, Uygur, Tacik ve Özbek milliyetlerinden halk tarafından sıkça kullanılıyor. 14. yüzyılda icat edilen Revap, 600 yıllık geçmişe sahiptir.Uygurlar, folk müzik aleti temelinde, başka bölgelerin müzik aletlerinin avantajlarından yararlanarak, bazı yeni müzik aletleri yarattılar. Revap, bu yeni müzik aletlerinden biridir ve varlığını bugüne kadar sürdürmüştür. Genellikle ahşaptan yapılan revap’ın üst kısmı ince ve uzundur, başı bükülür, alt kısmı ise yarım top şeklindeki, sesi şiddetlendiren kutudur. 3, 5, 6, 7, 8 ve 9 yaylı revap vardır. Genellikle en dışındaki yay ile melodiler çıkartılır. Diğer yaylar ise sesi uyumlu kılmak ve yankılamak için kullanılır. Gijjak: Yaylı bir çalgıdır. Eskiden üç telli olan giccak, dörtlü aralıklarla akordlanırken günümüzde tel sayısı dörde çıkarılmıştır. Akort sistemi çalıcıya göre değişmektedir. Küremsi bir ağaç teknesi ve 40-45 cm boyunda silindirik bir sapı vardır. Uygur gijjakları Orta Asya'nın diğer bölgelerinden farklı olarak deri yerine ağaç göğüslüdür. Can direği göğüsün 7-8 cm altına yerleştirilmiş olan deriye basmaktadır. Sapayi: 20-25 cm boyunda, 1 cm çapında iki metal çubuğa birkaç metal halkanın geçirilmesiyle yapılmış bir ritim çalgısıdır.Ney: Sulak zeminde, muhtelif uzunluklarda yetişen bitki ve bu bitkiden üretilen nefesli bir çalgıdır. Kökeni mitolojik çağlara dayanmakla birlikte M.Ö 3000 yıllarında yaşayan Sümerlerin ve okyanus ötesi bir medeniyet olan Azteklerin bu çalgıyı kullandıkları bilinmektedir. Divan ü Lügat-it Türk”te askeri bir çalgı karşılığında ney kelimesine rastlanması, ayrıca eski Uygur kabartmalarında neye benzer müzik aletlerinin görülmesi, İslam öncesi Türklerin de bu çalgıyı kullandıkları görüşünü kuvvetlendirmektedir.
KAYNAKÇA:
ÖGEL, Prof. Dr. Bahaddin. Türk Kültür Tarihine Giriş-9, Ankara, 1987.
GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp. Ülkelerde Kopuz ve Tezeneli Sazlar.
KARABULUT, Murat. Mili Folklor Dergisi, s:34, 1989-1993.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder