İnsanlığın başlangıcından beri çeşitli sorunların çözümünde
ve ihtiyaçların karşılanmasında doğadan yararlanılmıştır.
Doğanın önemli bileşenlerinden olan bitkiler hastalıkların
tedavisi ve semptomların giderilmesinden mobilya
yapımına, kozmetikten beslenmeye kadar birçok alanda
kullanılmaktadır.
Zaman zaman mitolojide yer alan kişilerin hayatları ile
özdeşleştirilen bu bitkiler, çeşitli olayların gidişatının
etkilenmesinde de rol oynamıştır. Bu etkilerin anlaşılmasında
ve incelenmesinde, tarih öncesi dönemlerde yaşananları
anlatan mitoslar önemli bir yer tutmaktadır. Bir toplumun
evreni ve doğa olaylarını açıklamak için inanç, duygu ve
hayal gücüyle yorumladığı mitoslarda yer alan bitkilerle ilgili
bilgiler bu alanda yol gösterici olmaktadır.
Bu çalışma kapsamında tedavide kullanılan bazı tıbbi
bitkilerin tarih boyunca kullanım alanlarına değinilecek ve
bu bitkilere ait mitoslara yer verilecektir.
İnsanlığın var olmasıyla birlikte doğadaki bitkilerin çeşitli amaçlar için kullanıldığı bilinmektedir.
Bitkilerin çeşitli özellikleri ve kullanım alanları ile ilgili bilgiler nesiller boyunca aktarılmış ve günümüze
kadar ulaşmıştır.1 Tarih öncesinden günümüze aktarılan pek çok efsane ve mitosta bitkilerin sıklıkla yer
aldığı görülmektedir. Tanrıların insanlara verdiği en değerli armağan olarak ele alınan bitkilerin zaman
zaman mitolojide yer alan kişilerin hayatları ile özdeşleştirildiği, ayrıca bazı olayları etkilemede de rol
oynadıkları belirtilmektedir. Bu etkilerin anlaşılmasında ve incelenmesinde, tarih öncesi dönemlerde
bir toplumun evreni ve doğa olaylarını açıklamak için inanç, duygu ve hayal gücüyle yorumladığı
mitoslar önemli bir yer tutmaktadır.
Mitos, theos yani kutsal olanın ya da tanrıların, sembollerle veya ritüellerle birlikte ifade edilmesini
sağlayan bir terim olarak bilinmektedir.2 Türk Dil Kurumu sözlüğünde mit olarak da geçen mitos
sözcüğü “geleneksel olarak yayılan veya toplumun hayal gücü etkisiyle biçim değiştiren, tanrı,
tanrıça, evrenin doğuşu ile ilgili hayali, alegorik bir anlatımı olan halk hikâyesi” olarak, mitoloji ise
“mitleri, doğuşlarını, anlamlarını yorumlayan, inceleyen bilim; bir ulusa, bir dine, özellikle Yunan, Latin
uygarlığına ait mitlerin, efsanelerin bütünü” olarak tanımlanmaktadır.3Bir başka tanıma göre ise mit;
fantastik açıklamalı, kökensel ve doğal olaylar ya da toplumsal yaşantıların kişilerin kendi özelliklerine
uygun şekilde aktarılmasıdır.4
Bu tanımlar doğrultusunda bitkilerin yer aldığı mitosların, bitkilerin
geçmişteki gerek tıbbi kullanımlarının, gerekse sosyolojik etkilerinin günümüze aktarılmasında
oldukça önem taşıdığı düşünülmektedir.
Bu çalışma kapsamında tedavide kullanılan bazı tıbbi bitkilerin tarih boyunca kullanım alanlarına
değinilecek ve bu bitkilere ait mitoslara yer verilecektir.
ADAMOTU
Türkçe adamotu olarak bilinen Mandragora türleri (mandrake) (Solanaceae), insanlığın bilinen en
kadim otlarındandır ve hala dünya üzerindeki en yanlış anlaşılan bitkilerden biridir.5
Bu garip bitkinin
konsepti gizemli, kasvetli ve hatta korkunç şeyler hatırlatan çeşitli mitler ve efsanelerle dolu olup,
Mandrakenin sarhoşluk verici etkisi ve tarihi yüzyıllar öncesine dayanmaktadır.6 Bitkinin köklerinde
hiyosiyamin ve skopolamin gibi alkaloitler bulunmaktadır7 ve kökleri ağrı kesici özelliğinden dolayı
kronik romatizma tedavisinde kullanılmaktadır.8
Bitkinin, sihirli, afrodizyak, uyutucu, yatıştırıcı ve
halusinojenik özellikleri ile beraber zehirli etkisi de bilinmektedir. Ayrıca bitkinin aşk elması adı da
verilen meyvelerinin fertiliteyi arttırdığına inanılmaktadır.9
Bu bitki görünümü insan bedenine benzetildiğinden dolayı adamotu olarak bilinmektedir. İslam
tıbbında da kullanımı olan bu otun kadın ve erkek olarak iki cinsinin bulunduğu; kadın olanına riyukus,
erkek olanına ise muriyun adı verildiği; ardından Türkler’in bu ota yebruh, lüffah, yebruhu’s-sanem,
lüffah-i berri, abdüsselam, ebiselam, cin elması gibi pek çok değişik ad verdiği görülmektedir.10
Geçmiş dönemlerde adamotunun kökü kesildiğinde insan kanına benzer bir kan aktığına inanıldığı
belirtilmektedir (Resim 1).11 Yine bir söylentiye göre;12
“Adamotu topraktan çıkartıldığında öyle acı feryat
edermiş ki, bunu duyanın kulakları sağır olur, ölür
ya da delirirmiş. Bu nedenle adamotunu topraktan
çekip çıkarmak için kök, bir köpeğe bağlanır,
köpeğin uzaktan hayvanı çağırır, adamotuyla
birlikte gelen hayvan sonunda kıvranarak ölür,
bu sırada çıkan korkunç sesleri örtmek için teneke
çalındığı da olurmuş.”
Zarcone, yukarıda bahsedilen söylentiyi temsil
eden bir illüstrasyonun Dioskorides of Anica
Juliana adlı kodeksin başlangıcında yer aldığını
belirtmektedir.10
Resim 1. Adamotu Tevrat’ın Yaratılış bölümünde adamotunun hamile kalmaya yardımcı olduğu anlatılmaktadır:
“…Ruben hasat mevsimi tarlaya gitti. Orada adamotu bulup annesi Lea’ya getirdi. Rahel Lea’ya,
“Lütfen oğlunun getirdiği adamotundan bana da ver” dedi. Lea, “Kocamı aldığın yetmez mi? Bir
de oğlumun adamotunu mu istiyorsun?” diye karşılık verdi. Rahel, “Öyle olsun” dedi, “Oğlunun
adamotuna karşılık kocam bu gece seninle yatsın.” Akşamleyin Yakup tarladan dönerken Lea onu
karşılamaya gitti. Yakup’a, “Benimle yatacaksın” dedi, “Oğlumun adamotuna karşılık bu gece
benimsin.” Yakup o gece onunla yattı. Tanrı Lea’nın duasını işitti. Lea hamile kalıp Yakup’a beşinci
oğlunu doğurdu.” (Tevrat, Yaratılış, Bap 30: 14,15,16,17).13
NERGİS
Süs bitkisi olarak büyük bir değere sahip olan Narcissus türleri (Amaryllidaceae) zehirli alkaloitler
taşımaktadır (Resim 2). Kusturucu, ishal verici olup, kurutulmuş çiçekleri yatıştırıcı, müshil ve ateş
düşürücü etkidedir.7 Antiviral özelliğinden dolayı gripte kullanılmaktadır.14 Bu bitki İncil’de yer almakta
ve antikanser özelliğinden bahsedilmektedir. Nergis soğanları kanser ve çeşitli apseli tümörleri
tedavide kullanılmaktadır.8
Yunan mitolojisinde yer altı dünyası tanrılarına göre nergisin kutsal bir
çiçek olduğu ve uyutucu özelliklere sahip olduğundan bahsedilmektedir.15
Literatüre bakıldığında bu soğanlı bitkiye ait çeşitli mitoslar olduğu görülmektedir. Ovidius’un,
Metamorphosis adlı eserinin üçüncü kitabında nehir tanrısı Cephisos’un oğlu Narcissus ile ilgili bir
mitos yer almaktadır. Bu mite göre;
“Tiresias adlı kâhin, Cephisos’a oğlu Narcissus’un kendi güzelliğini keşfetmediği sürece çok uzun
yaşayacağını söylemiştir. Narcissus, on altı-on yedi yaşlarına geldiğinde birçok genç ve genç kız ona
âşık olmaya başlamıştır. Ancak hiç biri Narcissus’u etkileyememiştir. Bir gün sesi olmayan ve Saturnia
tarafından kendisine karşısındakinin konuşmasının son kelimesini söyleyebilme ve söyleneni tekrar
edebilme yeteneği verilen su perisi Echo, Narcissus’u görmüş ve onu gizlice takip etmiştir. Narcissus
takipçilerinden uzaklaştığını düşündüğü bir anda “Kimse var mı burada? diye seslenmiş ve Echo
“Burada “diye tekrarlamıştır. Narcissus şaşırmış, her yere bakmış ve yüksek sesle “Bana gel” diye
seslenmiş. Echo’da tekrarlamış. Narcissus arkasına dönerek “Neden benden kaçıyorsun?” diye sormuş
ve kendi söylediklerini tekrar duymuş. Ardından “Burada görüşelim birlikte” demiş. Echo “Birlikte”
diye tekrarlayarak onun boynuna sarılmış. Narcissus ondan koşarak kaçmış ve bu durum üzerine
Echo çok utanarak ormanda yüzünü gizleyerek mağaralarda yaşamış. Echo gün geçtikçe erimiş ve
sadece kemikleri ile sesi kalmış. Narcissus’un Echo gibi diğer su perileri ve genç erkekleri de hor
görmesi üzerine, içlerinden biri Narcissus’un kendi kendisine âşık olması ve bunun nasıl bir durum
olduğu görmesi için dua etmiş ve tanrıça Nemesis bu isteği duymuştur. Çok sıcak bir günde Narcissus
susayarak gümüş parlaklığındaki bir sudan su içmek istemiş ve suda gördüğü gölge onu hayrete
düşürmüş, kendine âşık olmuştur. Gölgeyle konuşmaya ve ağlamaya başlamıştır. Gözyaşları çıplak
göğsüne dokundukça göğsü bölüm bölüm kızarmış ve bu görüntüye daha fazla dayanamayarak
güneşin yakıcılığıyla sarı bir balmumunun yüksek ateşte erimesi gibi aşkından erimiştir. Narcissus’un
âşık olduğu halinden eser kalmadığını gören Echo, “Eyvah” diye seslenen bu zavallı oğlana acımış
ve “Eyvah” diye tekrar etmiş ardından Narcissus’un acıdan çıkardığı sesleri tekrarlamıştır. Narcissus
“Güle güle” dediğinde o da “Güle güle” demiştir. Narcissus yorgun başını çimenlere koyarak gözlerini
kapamıştır. Narcissus’un ölümü üzerine kız kardeşleri Naiads ve Dryads ağıtlar söylemiş ve Echo
bunları tekrarlamıştır. Cenaze ateşini yakma hazırlıkları için geldiklerinde ise orada kimse olmadığı
ve onun bedeni yerine sarı bir kalbi çevreleyen beyaz yaprakların olduğunu görmüşlerdir.” 16,17
Nergis ile ilgili olarak en yaygın olarak bilinen mitos bu olup bazı kaynaklarda Narcissus’un bedeninin
nergis çiçeğine dönüştüğü ifade edilmektedir.18 Bu mit ayrıca 1903’de ressam John William Waterhouse
tarafından Echo and Narcissus isimli eserde resmedilmiştir (Resim 3).
Nergis çiçeği ile ilgili bir başka mitte ise; çiçek yüzlü bakire olarak bilinen Persephone’nin çiçek
topladığı bir anda yeryüzünde sihirli bir nergisin çıktığından ve Persephone’nin bu güzel çiçeği
koparmak için uzandığından bahsedilmektedir. Bu mitte yer alan nergisin Persophone’nin, Hades’in
karısı olmasını sağlamak için Gaia tarafından hazırlanan bir tuzağın tetiği olduğu ifade edilmektedir.15
4
Tıbbi Bitki Mitosları - Tarhan ve ark.
NANE
Mentha türlerinin (Labiatae) bileşiminde rezin, tanen ve uçucu yağ bulunmaktadır (Resim 4). Hafif
antiseptik, ferahlatıcı, mide bulantılarını kesici, koku verici, nefes darlığında, gaz sıkışmasında, safra
kesesi rahatsızlıklarında, ayrıca baş ve kas ağrısı ile nevraljide kullanılmaktadır.7,19,20
Ovidius’un, Metamorphosis adlı eserinin onuncu kitabında Hades’in sevgilisi olan su perisi
Menthe’nin nane (Mintha) bitkisine dönüştürüldüğünden bahsedilmekte ve aşağıda belirtilen mitos
yer almaktadır:17,21
“…Adonis, benim kederimin sonsuz bir simgesi bulunmalıdır ve her yıl senin ölüm taklidin benim yasımı
yeniden sahneleyecektir. Ancak senin kanın bir çiçeğe dönüşecektir. Persephone, senin bir kadının
vücudunu yani Menthe’nin vücudunu, kokulu bir naneye çevirmene izin verildi: benim kahramanımın
dönüşümü, yani Cinyras’ın kanı, bana kin güdecek mi?…”(Resim 5).
Margaris, mitolojide Mentha’nın Mars’ın gelini ve Pluto’nun cariyesi olduğundan ve Mentha’yı
kıskanan Persephone’nin annesinin Mentha’yı ayakları altında ezmesinin ardından Pluto’nun
Mentha’yı kendi adını taşıyan bir bitkiye çevirdiğinden bahsetmektedir.22
Odise’nin 7. Bölümünde yer alan mitos ise şu şekildedir:23
“Persephone’nin yer altındaki en güçlü ikinci kişi olduğu düşünülmektedir. Persephone, yer altında
yaşayan diğer bir tanrıça olan Mentha’yı kendisinden ve Hades’ten daha güçlü bulmaktadır. Sonuç
olarak Persephone, Mentha’yı ilk nane bitkisine dönüştürmüştür. ”
Resim 2. Nergis (http://kognozi.blogspot.
com/2012/01/nergisler.html. Erişim tarihi:
28.04.2015)
Resim 3. John William Waterhouse’ın Echo and Narcissus adlı eseri (https://en.wikipedia.org/
wiki/Echo_and_Narcissus. Erişim tarihi: 21.12.2015)
Resim 4. Nane (http://www.slideshare.net/guest6048ba/bazibitkilerinmitolojideki-yeri.
Erişim tarihi: 05.05.2015)
Resim 5. Hades ve Persephone (http://www.slideshare.
net/guest6048ba/bazibitkilerin-mitolojideki-yeri. Erişim tarihi: 05.05.2015)
Lokman Hekim Dergisi - Lokman Hekim Journal 2016;6(1):1-9 http://lokmanhekim.mersin.edu.tr
5
ŞAKAYIK
Paeonia türleri (Ranunculaceae) tanen, uçucu yağ ve alkaloit içermektedir.8
Sara nöbetlerine
ve öksürüğe karşı yatıştırıcı etkidedir (Resim 6).7 Şakayık özellikle endometriozis ve polikistik
over sendromu gibi durumlarda, menopozal semptomları gidermede, kâbuslarda, özellikle gece
terlemelerinde, egzama ve psoriaziste, herpes, akne ve epilepside kullanılmaktadır.24 Şakayığın
antibiyotik, sakinleştirici, analjezik ve antispazmodik olarak iyileştirmede kullanıldığı ayrıca Orta
Çağda bu bitkinin kâbusları ve kötü düşünceleri giderdiğine dair yaygın bir inanış olduğu ifade
edilmektedir. 25,26
Şakayık kökünün doğu ülkelerinde özellikle Mısır’da sara hastalığını tedavi etmek için kullanıldığı
bilinmektedir. Mısır’da şakayık kökünün sara nöbeti geçiren hastanın göğsünde haç şeklinde
gezdirilerek hastanın rahatlamasının sağlandığı ve bu köke haçotu adı verildiği belirtilmektedir.
Ayrıca bazı durumlarda sara hastası olan kişilerin bu kökü haç gibi boyunlarına astıkları, meyveleri ile
tütsü yaptıkları bilinmektedir.7
Literatürde şakayıkla ilgili birçok mitos yer almakta olup bunlar arasında en popüleri tanrıların
yardımcısı olarak nitelendirilen Paeon yani Apollo’nun oğlu iyileştirme sanatıyla donatılmış olan
Asklepios ile özdeşleştirilmiştir. Bu mite göre Pluto’nun kışkırtması sonucu Asklepios’un öldürülmesine
çok üzülen Apollo’ya Jupiter çok acımış ve Pluto’nun bedeninde onu saklamak yerine Paeon’u
şakayıka dönüştürmüştür.27
Şakayık çiçeğinin bilimsel adı olan paeonia adının Yunan tanrılarından Asklepios’un öğrencisi
Paeon’dan geldiği belirtilmektedir.25,28 Şakayık ile ilgili bir diğer mite göre Paeon, Apollon’nun annesi
Leto tarafından Olimpos Dağı’nda yetişen ve doğum sancılarını gideren sihirli bir kökü bulmakla
görevlendirilmiştir. Apollo, Paeon’u kıskanmış ve onu öldürmeye çalışmıştır ancak Zeus genç tanrıyı
şakayıka dönüştürerek onu kurtarmıştır.25,28
Literatürde ayrıca şakayık köklerinin Truva Savaşı’nda yaralanan Pluto ve diğer tanrıların tedavisinde
kullanıldığı bilgisi bulunmaktadır.26 Asklepios’un göz bebeği doktoru olan Paeon’un şakayık
köklerini kullanarak Pluton’un yaralarını iyileştirdiğini anlatan mitosta da yine Asklepios’un Paeon’a
şükranlarını sunmak ve Paeon’u kurtarmak için onu şakayık çiçeğine dönüştürerek ona ölümsüzlük
hediye ettiğinden bahsedilmektedir.29 Bu mit başka bir kaynakta ise aşağıdaki şekilde geçmektedir:30
“Pluto, Herkül tarafından yaralandığında, Asklepios büyük annesi Leto’dan yani karanlık
tanrıçasından aldığı bir bitki ile Pluto’yu tedavi etmiştir. Asklepios’un onuruna bu bitkiye şakayık adı
verilmiştir.” Tarhan ve ark.
GİNSENG
Panax Ginseng (Araliaceae) bileşiminde
glikozitler, saponinler, D vitamini ve hormona
benzer maddeler bulunmaktadır (Resim
8).7 Asıl kullanılış amacı duygusal ve fiziksel
stresin neden olduğu strese karşı koyan
hormonların azalmasını önlemek ve hafızayı
güçlendirmektir.31 Yorgunluk giderici, cinsel
gücü arttırıcı ve kalp kuvvetlendirici etkisi
vardır.7 Antioksidan, antiviral, hipoglisemik,
immünomodülatör, kanserden koruyucu
özellikleri de bulunmaktadır. Yaşlılık için
faydalı olduğu belirtilmektedir.32
İnsan vücuduna benzer bir yapıya sahip olan ginseng bitkisinin adının, Yunanca tam iyileşme anlamına
gelen panacea kelimesinden türetilmiş olduğu ve Latince panax olarak bilindiği belirtilmektedir.33
Kutsal bir adada yetiştiğine inanılan ginseng, Çin inanışına göre denizkızı etiyle birlikte yendiğinde
insan ömrünü uzatmaktadır.11
Bir Kore efsanesine göre; ölmekte olan babasına bakan yoksul bir çocuk dağın ruhuna dua etmiş,
dağın ruhu çocuğa rüyasında ginsengi nerede bulacağını göstermiştir. Bitkinin kökünden yapılan
içecek babasını iyileştirmiştir. Başka bir efsaneye göre de bir adam ginsengi bulmuş ve yüksek
fiyata satmaya çalışmıştır. Açgözlülüğü tutuklanmasına neden olunca kökü yemiş, çok güçlenmiş,
muhafızları etkisiz hale getirerek kaçmayı başarmıştır.34
ZEYTİN
Olea türlerinin (Oleaceae) yağı; oleik asit gliseritleri, A ve E vitaminleri, fitosterol; yaprakları tanen,
uçucu yağ, organik asitler ve rezin taşımaktadır. Yaprakları ve gövde kabukları iştah açıcı, idrar artırıcı,
kabız ve ateş düşürücü etkide olup şeker hastalığında, ayrıca harici olarak yara temizlenmesinde ve
pansumanda kullanılmaktadır. Yağından ise dâhilen müshil ve safra söktürücü olarak, haricen ise
yumuşatıcı ve yatıştırıcı olarak yararlanılmaktadır.7
Antik Çağ’da aydınlatmada kullanılan temel yakıtın zeytinyağı olduğu ve zeytin yetişmeyen yerlerde,
kandillerde kullanılmak üzere zeytinyağının ithal edildiği bilinmektedir.35,36
Yunan mitolojisine
göre, zeytin ağacı
Athena ve Poseidon
arasındaki bir
yarışma sonucu
oluşmuştur. Deniz
tanrısı Poseidon ve
bilgelik tanrıçası
Athena arasında bir
yarışma yapılacak
ve şehre en değerli
hediyeyi veren
tanrı Attika’da
yeni inşa edilen
kentin koruyucusu
olacaktır. Poseidon
üç dişli yabasıyla
(Resim 9) bir kayaya
vurur vurmaz su
fışkırır ve dışarı bir at
Resim 8. Ginseng.mersin.edu.tr
7
koşar. Sonra Athena mızrağıyla kayaya vurur ve Akropolis’in kapılarında bir zeytin ağacı oluşur. Halk
bu hediyeyi daha değerli bulur ve Athena’yı şehrin koruyucusu, ömür boyu kendilerini de Atinalı
olarak açıklarlar. Bugüne kadar olayın geçtiği yerdeki zeytin ağacının hala ayakta olduğuna ve Yunan
tanrılarının zeytin ağacının dalları altında doğduğuna inanılmaktadır.37
Zeytinin, tanrı tarafından insanlığa armağan edilişi pek çok mitosta anlatılmaktadır. Eski
dönemlere ait zeytinle ilgili bazı eserler aşağıda verilmiştir. (Resim 10, 11)
Kuran-ı Kerim’de Nur Suresi’nde zeytin şöyle geçmektedir:38
“Allah göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili şudur: Duvarda bir hücre; içinde bir kandil,
kandil de bir cam fanus içinde. Fanus sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan, ne
doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile,
nerdeyse aydınlatacak (kadar berrak) tır. Nur üstüne nur. Allah dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah
insanlar için misaller verir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.”(Nur Suresi 35. Ayet).
İncil’de zeytin ağacı bir benzetme aracı olarak kullanılmıştır:
“…Eğer hamurun ilk parçası kutsalsa hamurun tümü kutsaldır. Eğer kök kutsalsa dallar da kutsaldır.
Ama zeytin ağacının bazı dalları kesildiyse ve sen, yabani zeytin filizi olarak onların yerine aşılanıp, öz
ağacın semiz köküne ortak oldunsa ortak oldunsa dallara karşı övünme. Eğer övünüyorsan unutma
ki, sen kökü taşımıyorsun, kök seni taşıyor. O zaman “ben aşılanayım diye dallar kesildi” diyeceksin.
Doğru onlar imansızlıktan dolayı kesildiler, sen ise imanla yerinde duruyorsun. Böbürlenme, kork!
Çünkü Tanrı asıl dalları esirgemediyse, seni de esirgemeyecek. Onun için Tanrının iyiliğini ve sertliğini
gör. O, düşenlere karşı serttir, ama O’nun iyiliğine bağlı kalırsan sana iyi davranır. Yoksa sen de kesilip
atılırsın! İmansızlıkta direnmezlerse, Yahudiler de öz ağaca yeniden aşılanacaklar. Çünkü tanrının
onları geri aşılamaya gücü vardır. Eğer sen doğal yapısı yabani olan zeytin ağacından kesilip doğaya
aykırı olarak cins zeytin ağacına aşılandınsa, asıl dalların öz zeytin ağacına aşılanacakları ne kadar
daha kesindir!” (Romalılara Mektup 11:16-24).39
Tevrat’ta (Eski Ahit), Zekeriya Kitabında, Beşinci Görüm: Kandillik ve Zeytin Ağaçları adındaki dördüncü
bölümde de zeytin ağacından bahsedilir:40
“Benimle konuşan melek yine geldi ve uykudan uyandırır gibi beni uyandırdı. ‘’Ne görüyorsun?’’
diye sordu. ‘’Som altın bir şamdan görüyorum’’ diye yanıtladım, ‘’Tepesinde zeytinyağı için bir tas,
üzerinde yedi kandil, kandillerde yedişer oluk var. Ayrıca şamdanın yanında, biri zeytinyağı tasının
sağında, öbürü solunda iki zeytin ağacı da var.”…… Meleğe, “Şamdanın sağındaki ve solundaki bu
iki zeytin ağacı nedir?” diye sordum. “Altın gibi yağ akıtan iki altın oluğun yanındaki bu iki zeytin
dalı nedir?” “Bunların anlamını bilmiyor musun?” diye karşılık verdi. “Hayır, efendim” dedim. Melek,
Resim 10. Eski dönemlere ait zeytinle ilgili bir eser(http://sanatkaravani.com/birak-zeytin-agacikulagina-fisildasin/.
Erişim tarihi: 27.05.2015)
Resim 11. Eski dönemlere ait
zeytinle ilgili bir eser“Bunlar bütün dünyanın Rabbi’ne hizmet eden, yağla kutsanmış iki kişidir” diye açıkladı.” (Tevrat,
Zekeriya Bap 4: 1-3, 11-14).
Yine Tevrat’ta Mezmurlar 52:8’de zeytin ağacı şöyle geçmektedir:41
“Ama ben Tanrı’nın evinde yeşeren zeytin ağacı gibiyim, sonsuza dek Tanrı’nın sevgisine güvenirim.”
Tevrat Hakimlerde de zeytinden bahsedilir:42
“Bir gün ağaçlar kendilerine bir kral meshetmek istemişler; zeytin ağacına gidip, ‘Gel kralımız ol’
demişler. Zeytin ağacı, ‘İlahları ve insanları onurlandırmak için kullanılan yağımı bırakıp ağaçlar
üzerinde sallanmaya mı gideyim?’ diye yanıtlamış.” (Tevrat, Hakimler Bap 9:8, 9).
SONUÇ VE TARTIŞMA
İnsanlığın var oluşundan günümüze kadar doğanın önemli bileşenlerinden olan bitkiler pek çok
kullanım alanı bulmuşlardır. Doğal bütünlüğün bir parçası olan bu bitkilerden bazıları ise toplumların
yaşamlarında önemli izler bırakmışlardır. Bu izlerin bir toplumun inanç, duygu ve hayal gücüyle
yorumlandığı mitoslar, bu bitkilerin geçmişteki kullanımları hakkında günümüzde önemli kaynaklar
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Özellikle Antik Yunan ve Roma dönemlerinde mitolojinin önemli yer tuttuğu bilinmekte ve bu
döneme ait birçok bitki mitosunun olduğu görülmektedir. Bunun yanı sıra Doğu Asya ülkelerinde
hatta kutsal kitaplarda da bitkilere ait mitoslar yer almaktadır. Bu çalışma kapsamında gerek eski
dönemlerde, Antik Yunan’da gerekse kutsal kitaplarda yer alan örnekler ele alınarak günümüzde
hala önemli kullanımlara sahip olan adamotu, şakayık, ginseng, nergis ve zeytin bitkilerine ait mitos
örneklerine yer verilerek bu değerli kaynakların günümüze aktarılmasına çalışılmıştır. Hem tıbbi
hem de kültürel miras olarak değerlendirilebilecek bu mitosların incelenmesi ve bu mirasın nesilden
nesile aktarılmasının önemli olduğu düşünülmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder