18 Temmuz 2015 Cumartesi

İnanna’dan Leyla’ya .

İnanna’dan Leyla’ya .
İnanna, Sümer medeniyetinde bereket ve aşk tanrıçasıydı. Sümerler’den sonra ortaya çıkan Sami kökenli Babil uygarlığında “İştar” adını aldı. İştar, ismi bizde şimdi “Temmuz” olarak várolan çoban tanrı “Dumuzi” ile evlendi, bu evlilik didişmelerle geçti ve Dumuzi yeraltına sürgüne gitmek zorunda kaldı. Ama yılda bir defa yeryüzüne çıkarak karısı İştar ile ilişkiye girecek ve yeraltından yerüstüne “yükseldiği” inancı, sonraki binyılların dinlerinde de etkili olacaktı.
İşte, İnanna ile İştar’da şekillenen bereket tanrıçası kavramı, ileriki asırlarda medeniyetler ve kıt’alar arası bir yolculuğa başladı. İştar, eski Mısır’da “Osiris”, Fenikeliler’de “Adonis”, Roma döneminin Anadolusu’nda “Attis” ve Hristiyanlık öncesinin pagan Avrupa’sında “Ostara” oldu. Pagan dönemi Avrupalıları’nın tanrıçaya hürmeten her sene bahar ve bereket şenliği olarak kutladıkları Ostara bayramı, Hristiyanlık sonrasında “Ester” halini aldı. “Ester”, yani Hazreti İsa’nın göğe yükselmesinin kutlandığı “paskalya”… Paskalya hálen Hristiyan dünyasının en önemli dini bayramıdır ve göğe yükselme düşüncesinin temelinde, İştar’ın kocası Dumuzi’nin yeraltından yeryüzüne yükselme motifi yatmaktadır.


Miláttan önce 2500’lerde astronomiye olan merakın artmasıyla, yeryüzü tanrıları ve tabiat güçleri, göklerde de yeralmaya başladılar ve tanrılarla gök cisimleri arasında sembolik ilişkiler kuruldu. İnanna, bu ilişkilendirme döneminde Venüs yıldızı oldu ve Venüs, aşk sembolü haline geldi.
Mitolojinin İştar’ı yahut İnanna’sı, aslında hızlı ve maceralı bir hayat süren cilveli bir tanrıçaydı. Bahçıvanlardan efsane kahramanı Gılgamış’a kadar çok sayıda sevgilisi vardı ama en önemli birlikteliği, kocası Dumuzi ile yılda bir defa girdiği ilişkiydi. İştar tapınaklarındaki rahibeler, tanrıçaya olan bağlılıklarını göstermek için her ilkbaharda bir erkekle para karşılığında ilişki kurarlar ve kazandıklarını tapınağa verirlerdi. Tapınağın başrahibesi ise hükümdarın yatağına girer ve böylelikle de İnanna ile Dumuzi’nin birleşmesini temsil eden “kutsal evlilik töreni” icra edilmiş olurdu.
Şimdi, İnanna yahut İştar adını taşıyan Mezopotamya tanrıçasının gölgesinin, binlerce sene sonra günlük hayatımızda hálá nasıl várolduğunu anlatayım:
Batı dünyasına Eski Yunan, Roma ve paganizm yoluyla sızan ve hüviyetlerini isim değiştirerek muhafaza eden Sümer tanrıları İslám álemine dini unsur olarak değil, efsane kahramanı şeklinde girdiler. Bu kahramanlardan biri de meşhur “Leylá ile Mecnun” hikáyemizde idi ve İnanna yahut İştar, bizim meşhur Leylá’mız oldu
Leylá iláhi bir sevgilidir, her kadın aslında bir Leylá’dır, İştar’daki iláhi unsur, Leylá’da da vardır. İştar zamanla Venüs ile özdeşleşmiştir ve Venüs sadece geceleri görünür. “Leylá” ismi, Arapça’da “gece” demek olan “leyl” kelimesinden gelir, “geceye ait” demektir ve en zevkli ilişki, geceleri yaşanandır. İştar, Sümer kabartmalarında yanında bir arslanla beraber yeralır; arslan İştar’ın iláhi gücünün sembolüdür ve bizim hikáyemizdeki Leylá’nın yanında da mutlaka bir arslan yahut kaplan vardır ve Mecnun ne zaman Leylá’ya yaklaşmak istese karşısına bu arslan çıkar. Leylá ile Mecnun’un ayrılıkları İştar ile Dumuzi’nin ayrılığının benzeridir ve hikáyenin eski versiyonlarındaki semboller de Sümer mitolojisindeki sembollerin ya tıpatıp eşi, yahut asırlar sonrasına uyarlanmış şekilleridir. Sözün kısası, Sümer zamanının tanrıça İştar’ı, bizde hemen herkesin bildiği bir efsane-masal hálinde hálá yaşamaktadır.
Leylá ve Mecnun hikáyesi, binlerce sene öncesinin inançlarının günümüzdeki akislerinin sadece biridir. Üstelik divan edebiyatımız, edebiyat tarihçilerimizin dikkatlerini pek çekmemesine rağmen, geçmişi eski Mezopotamya’ya dayanan bu şekilde daha birçok kavramla doludur.
Gönül Tekin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder