8 Şubat 2017 Çarşamba
SÜMERLER -İLK ATASÖZLERİ VE ÖZDEYİŞLER
Yirmi yıl kadar önce, hemen hiç yazılı Sümer atasözü bilinmiyordu. Hemen hepsi tö birinci binyıla tarihlenen, tabletlere Akadca çevirisiyle birlikte Sümerce yazılmış çok az miktarda iki dilli özdeyiş yayımlanmıştı.
Sümer atasözlerinin temel karakteri bizimkine dikkat çekici biçimde yakındır. Bunlarda kendi dürtülerimiz ve davranış biçimlerimizin, zaaflarımız ve zayıflıklarımızın, şaşkınlık ve ikilemlerimizin yansımalarım kolayca buluruz.
Bunların içinde, örnegin, bütün başarısızlıklarını kadere baglayan, sürekli yakman mızmızı buluruz,
"Ugursuz bir günde dogdum."
Sevişmeden gebe kalınabilir, Yemeden semirilebilir mi!
Seni suya koysalar, suyu kirletirsin, Bahçeye koysalar, meyveler çürümeye başlar.
Ölüme mahkumuz, harcayalım; Uzun yaşayacağız, biriktirelim.
ilk arpa iyi ürün verecek -nereden bilelim? Son arpa iyi ürün verecek -nereden bilelim7
Yoksul için, ölmek yaşamaya yeğdir;
Ekmeği varsa, tuzu yoktur,
Tuzu varsa, ekmeği yoktur,
Eti varsa, kuzusu yoktur,
Kuzusu varsa, eti yoktur.
Yoksulun birikim yapması ıçın çok çalışması gerekirdi. Sümer atasözü şöyle der,
"Yoksul gümüşünü kemirir durur."
Birikimi tükendiğinde, bugünkü tefecilerin kadim karşılıklarından borç almak zorunda kalırdı. Bununla ilgili özdeyiş şöyle:
"Borç alan yoksul, dert alır."
Bir diğer Sümer atasözü, "Borç para üzüntü kaynağıdır."
Kitabı Mukaddes'in Vaiz bölümündeki (5: 12),
"Çalışanın uykusu tatlıdır" sözü ve özellikle Talmud'daki, "Mülkünü çoğaltan derdini çoğaltır" sözünün
Sümerce karşılığı:
Çok gümüşü olan mutlu olabilir,
Çok arpası olan mutlu olabilir,
Ama hiçbir şeyi olmayan uyuyabilir.
Zaman zaman da yoksul, kendi hatası yüzünden değil, ama yanlış ilişkiler yüzünden sefalet içinde olduğunu fark eder:
Ben soylu bir küheylanım,
Ama bir katırla birlikte koşuldum,
Bir yük arabasını çekmem,
Kamış ve sap taşımam gerekiyor
lronik bir biçimde, kendi ürettikleri nesnelerden yararlanamayan yoksul zanaatkarlar için Sümerler şöyle der:
"Uşak her zaman kirli giysiler giyer."
Sümerlerde giyim kuşama çok değer veriliyordu, "iyi giyimli insana bütün kapılar açılır."
Eli ağızdan çıkanla (yani, yazdırılan sözcükle) uyumlu işleyen bir yazman, Gerçek bir yazmandır
Sözde zayıf cins Sümer özdeyişlerinde sıkça yer alır ve her zaman lehine bir söz ediş değildir bu. Görünüşe bakılırsa Sümerlerde "zengin koca avcıları" yoktu, ama pratik zekalı bakireler vardı. Evlenme çağına gelmiş, ideal kocayı beklemekten usanmış genç kız, ince eleyip sık dokumaktan vazgeçmeye karar verip şöyle der:
Oturaklı biri için mi, uçan biri için mi, Kime saklamalıyım aşkımı7
Sümerlerde evlilik hiç de azımsanan bir yük değildi. Evliliği şöyle olumsuzlarlar:
Bir kadına ya da çocuğa bakmayan kişinin, Burnuna yular takılmamıştır (mahkumların burunlarına takılan, bir halkadan geçirilen kayışa gönderme)
Şu özdeyişte de belirtildiği gibi Sümerli kocalar kendilerini çoğunlukla ihmal edilmiş hissediyorlardı:
Karım tapmakta (sözcüğü sözcüğüne çevrilirse, "dışarıdaki kutsal alan"), Anam ırmak kenarında (olasılıkla dinsel bir törende), Ben de burada açlıktan ölüyorum.
Huzursuz, hoşnutsuz, nesi olduğunu tam olarak anlayamayan kadınlara gelince, kadim devirlerde bile sığınakları hekimler olmuştu. En azından, çeviri doğruysa, şu atasözünden bu sonuca varabiliriz:
Evde huzursuz bir kadın,
Derde dert katar.
Bu durumda Sümerli erkeklerin zaman zaman evliliklerinden pişmanlık duymaları şaşırtıcı değildir:
Zevki için: evlenmek.
Yeniden düşününce: boşanmak.
Şu Şu özlü sözler gelin ve güveyin oldukça farklı duygularla yaşamlarını birleştirdiklerini gösteriyor:
Sevinçli bir yürek: gelin. Kederli bir yürek: güvey
Kaynanalara gelince, çağdaş karşılıkları kadar geçimsiz görünmüyorlar; en azından, şimdiye değin hiçbir Sümerli kaynana öyküsü ortaya çıkarılmadı. Kadim Sümer'de iyi bir üne sahip olmayanlar gelinlerdi. Bunu, bir erkek için neyin iyi neyin kötü olduğunu söyleyen şu nükteli şiirden çıkarıyoruz:
Çöl matarası insanın hayatıdır,
Pabuç insanın gözüdür,
Kansı insanın gelecegidir,
Ogul insanın sıgınağıdır,
Kız insanın kurtuluşudur,
Gelin insanın baş belasıdır
Sümerler dostluga çok değer veriyorlardı. Ama "kan sudan daha koyu" sözünün karşılıgı da geçerliydi:
Dostluk bir gün sürer,
Akrabalık hep devam eder
Karşılaştırmalı kültür açısından oldukça ilginç bir görüş açısıyla, Sümerlerce köpek hiç de "insanın en iyi dostu" degildi. Tersine, şu atasözlerinde de görüldügü gibi sadık olmadıgını düşünüyorlardı:
Öküz sürer,
Köpek derin evlekleri bozar.
Köpektir; evini bilmez.
Demircinin köpegi örsü devirememiş;
(Bu yüzden) onun yerine su kabını devirmiş.
Psikolojik olarak bizimkilerle özdeş görüşlere de sahiptiler:
"Denizci düşen bir şapka için hır çıkarır," sözünü "Kayıkçı belalı adamdır" sözü karşılar.
Daha tilkiyi yakalamadan, Boynuna takacagı laleyi hazırlıyor,
Sümer atasözü bizim
"Dereyi görmeden paçaları sıvama" sözünün karşılıgıdır.
Son olarak,
Yabani öküzden kaçarken, Önüme yabani sığır çıktı.
Bizim "Yağmurdan kaçarken doluya tutuldum" sözümüzün başka bir biçimde söylenişidir
Çalışkanlık kuşkusuz her yerde ve her devirde öğütlenmiştir. Ama "Zavallı Richard" sözü bile şöyle diyen Sümerliden daha iyi ifade edemez bunu:
Ele ele, bir insanın yuvası kurulur;
Karın kanna, bir insanın yuvası yıkılır.
En azından bazı Sümerler olanakları elvermese de, komşularında olanın aynına sahip olmaya çalışırdı. Bunlara şu ağır uyarıda bulunulur:
Bey gibi bina yapan, köle gibi yaşar;
Köle gibi bina yapan, bey gibi yaşar.
Savaş ve barış konularında, Sümerler de bizimle aynı ikilemi yaşıyorlardı. Bir yandan, kendilerini korumak için hazırlıklı olmak gerekli görünüyordu:
Donanımca güçsüz devlet
Kapılarındaki düşmanı kovamaz.
Diğer yandan, savaşın abesliği ve kısasa kısas niteliği son derece açıktı:
Sen gider düşmanın ülkesini ele geçirirsin;
Düşman gelir senin ülkeni ele geçirir.
Ama savaş ya da barış olsun, önemli olan "gözünü açık tutmak" ve görünüşlere aldanmamaktır. Sümerler bunu hep geçerli olan şu sözlerle ifade ederler:
Bir efendin olabilir, bir kralın olabilir,
Ama asıl korkulacak adam vergi memurudur!
Sümerli yazarlar sayısız atasözü derlemelerine yalnızca her türden düstur, özdeyiş, özlü söz, atasözleri, yakıştırmalar ve paradoksları almakla kalmamışlar, fablları da dahil etmişlerdi. Bunlar, anlatı biçiminde kısa bir girişi, öykünün vurucu dizesini oluşturan kıssadan hissenin izlediği yapılarıyla klasik "Ezop" fablına oldukça yakındırlar.
TARiH SÜMER'DE BAŞLAR . SAMUEL NOAH KRAMER
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder