Papa Sixtus tarihin yetistirdigi en büyük Türk düsmanlarından biri olarak biliniyor. Hayatını 'Türkleri dünya üzerinden silmek' idealine adayan Sixtus, Türklerle savasan tüm uluslara yardım için Hristiyanlık aleminin imkanlarını seferber etmisti
PAPA SISXTUS AVRUPA ORTAÇAGININ ENGISIZYON İSKENCECIBASLARINDAN BİRİYDİ.
Engizisyon ;
Kızgın kerpetenler, çivili sandalyeler, büyük huniler, parmakları sıkıstıran mengeneler, ölüm askıları. Tüm bunlar, 20. yüzyılda siyasi muhaliflerini susturmak ve sindirmek için, totaliter rejimlerin kullandıgı zindan aksesuarları degil. Bu iskence aletleri, bir dönem, Katolik Kilisesi'nin vazgeçilmez yardımcılarıydı ve engizisyon mahkemelerinin utanç dolu sayfasını olusturuyordu.1633 yılının 22 Haziran günü, Roma, tarihinin en önemli günlerinden birine tanık oluyordu. Engizisyon mahkemesinde yargılanan Galileo Galilei'nin son sözleri merakla bekleniyordu. Ünlü bilgin acaba düsüncelerinde direnecek miydi, yoksa itiraf mı edecekti? Yüzlerce izleyici ve jüri sıralarını dolduran onlarca din adamının ortasında, kendisini tarihle hesaplas¸mak üzere bir av gibi hisseden Galilei'nin agzından şu sözler döküldü: Ben, 'Günes¸ evrenin merkezindedir' dedigim için yargılanıyorum ve bu tür aykırı görüs¸leri nefretle kınıyorum, lanetliyorum. Aynı zamanda Kutsal Katolik Kilisesi'ne yapılan tüm yanlısları da... 69 yaşındaki bilim adamı, kendisi gibi Güneşi merkez kabul eden görüs¸ü savunanlardan Giordano Bruno'nun kazıga baglanıp yakılmasından sonra, pek kahramanca davranamamıstı. Ama yine de, bugün engizisyon denince akla Galileo Gallilei'nin durus¸ması geliyor. Nitekim 2000 yılında papa, binyıl kutlamalarını fırsat bilerek, bas¸ta büyük bilim adamları olmak üzere, bir zamanlar din adına gerçekles¸tirilen bu uygulamalardan dolayı özür diledi. Üç büyük engizisyon...
Gerek kararları, gerek siyası ve dini erki nedeniyle üç büyük engizisyon adından çok söz ettirdi. Ortaçag Engizisyonu, Valdensesler ile Katharlar'ın kurulu düzeni sarsan ögretiler yaymaya balamaları üzerine, 1231'de Papa IX. Gregorius tarafından kuruldu.Ispanyol Engizisyonu ise, Castilla kraliçesi I. Isabella'nın ısrarı üzerine, Papa IV. Sixtus tarafından 1483 yılında onaylandı. Müslümanlar'la Yahudiler'in kendi inançlarına baglanmalarını saglamak hedeflenmisti. Bu nedenle, 200.000'e yakın Yahudi, 1492 yılında Ispanya'yı terk etti.Roma Engizisyonu, Roma Katolik Kilisesi'nin savundugu ögretiyi korumak için III. Paulus tarafından 1542'de kuruldu.
PAPA SIXTUS FATIH SULTAN MEHMET'IN BIZZAT KENDI ÇALIŞMALARIYLA ICAT ETTIGI TOP HAKKINDAKI BILGILERI CASUSLARINA ÇALDIRAN HIRSIZDIR.
Nitekim Urban, Babil'in surlarını yıkabilecek bir top yapabilecegini, ancak güllenin ne kadar uzaga gidecegini hesaplayamayacagını belirttiginden, topların bütün balistik hesaplarını Fatih bizzat kendisi yapmıstır. (Mehmed Ziya, Istanbul ve Bogaziçi, I, s. 208–209) Fatih Sultan Mehmet'in top döküm ustaları arasında bulunan ve adları tesbit edilebilen iki döküm ustası daha bulunmaktadır. Bunlardan birisi Nuremberg'li Jörg, digeri de Frankfurt'lu Georg'tur. 1460 yılında Osmanlıların eline esir düs¸en Nuremberg'li Jörg, ailesiyle birlikte yüksek bir maas¸la hizmete alınmıs¸ ve Süleyman Pasa adlı bir komutanın emrine verilmis¸tir. (Petroviç, 184; Yerasimos 1991, 111) Aslen Alman olan Jörg, 1463 yılında Bosna'da Bobovats kalesinin muhasarası esnasında kale önünde 5 metre uzunlugunda ve 2 ayak (yaklas¸ık 60 cm.) çapında büyük bir top dökmüs¸tür. Ancak bu büyük top muhasaranın kaldırılması üzerine orada terk edilmis¸tir. Jörg, 1480 yılına kadar hizmet ettikten sonra, Fatih tarafından Iskenderiye'ye Mısır'ın fethi için ön arastırma yapmak üzere gönderilmistir. Ancak Jörg, buradan kaçarak önce Roma'ya gitmis¸ ve Papa IV. Sixtus'un hizmetine girmis¸tir. Jörg, bir süre burada çalıs¸tıktan sonra Frankfurt'a dönmüs¸ ve orada top dökümü çalıs¸malarını sürdürmüs¸tür (Needham 1964, 22). Jörg, Frankfurt'ta top döküm çalıs¸malarına devam etmis¸ ve Istanbul'da iken ögrendigi ve henüz Avrupa'da bilinmeyen ve yeni bir metot olan atesi metale temas ettirmeden ergitme metodunu buraya tasımıs¸tır. Jörg'ün Geschicht von der Türckey adlı bir kitabı da bulunmaktadır. Eser ilk defa 1482–3 yılları civarında Almanya'da Memmingen'de basılmıs¸ olup, 1456–1480 yılları arasındaki olayları anlatmaktadır. (Vasiliev, 1935, 205–209) Fatih döneminde Osmanlı hizmetine giren bir diger Alman top ustası, Jörg'ün hems¸ehrisi olan Maester George ise, Rodos adasında yas¸amakta iken Fatih Sultan Mehmet'in hizmetine girmis¸tir. George, 1480 Mayıs ayında yapılan Rodos kusatmasında Osmanlı ordusunda bulunmus¸tur. Muhasara esnasında birtakım faydaları görülen George, kus¸atma devam ederken, Hıristiyan oldugunu ve Osmanlı ordusu hakkında bütün bilgileri verecegini vadederek düsman tarafına geçmis¸tir. Rivayete göre George, Rodos Saint John s¸övalyeleri için 16 büyük top dökmüs¸tür. Ancak kendisinin casus oldugu anlas¸ılınca, is¸kenceye tabi tutulmus¸ ve idam edilmis¸tir (Cengiz 1993, 42–45). Her üç yabancı topçu ustasının da Tophâne–i Âmire'de hizmet edip etmedigi belli degilse de, çalıs¸mıs¸ olabilecekleri düs¸ünülebilir. Tophâne–i Âmire'de yabancı ustaların çalıstırıldığına dair bazı kayıtlar bulunmaktadır. Nitekim Bernard Lewis, Osmanlı top dökümcülerinin bir kısmının muhtedi, bir kısmının da ihtida etmemis¸ Avrupalı maceracılar oldugunu belirtir. (The Muslim Discovery of Europe, s. 223) Netice Tarih boyunca devletlerin varlıklarını muhafaza etme ve sürdürme konusunda ellerinde bulundurdukları bilimsel ve teknolojik gücün rakip devletlerin eline geçmemesi için sıkı bir politika uyguladıkları bir gerçektir. Devletler, zaman zaman ellerinde bulunan teknolojiyi, bazen de ticarî ve askerî malzemeleri koruma altına almıs¸lar ve düs¸manların eline geçmemesine özen göstermis¸lerdir. Ancak bazı malzemelerin yasaklanması onların degerlenmesine ve tüccarlar için iyi bir kâr vesilesi olmasına sebep olmus¸ ve bu da, bahsedilen malzemelerin yüksek fiyatlarla gayr–i resmî yollarla el degis¸tirmesi sonucunu getirmis¸tir. Öbür yandan, Osmanlılar döneminde teknolojik açıdan önemli faaliyetlerin yürütüldügü Tophane ve Tersane gibi yerlerde uygulanan teknolojiler de sıkı bir s¸ekilde muhafaza altına alınmaya çalıs¸ılmıs¸ ve buralardaki çalıs¸malar elden geldigince gizlenmis¸tir. Osmanlı Devleti, uzun yıllar elinde bulundurdugu teknolojiyi muhafaza etmis¸, bununla kalmayıp, kendi dıs¸ındaki yeni gelis¸melere de daima açık olmus¸ ve bu gelis¸melerin ürettigi teknolojiyi ülkesine transferi için iyi bir politika takip etmis¸tir. Ancak, alınan bütün tedbirlere ragmen, sahip bulundugu imkân ve teknolojinin zaman zaman dısarı çıkmasına da mani olamamıstır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder