31 Ekim 2015 Cumartesi

TÜRKLER'İN KUTSAL TAŞI YADA



Çok eski devirlerden kalan yaygın bir inanca göre: 
"Türkler 'in atalarına göklerden gelen sihirli bir taş armağan edilmiştir. Bu taş her devirde K ve büyük Türk komutanlarının ellerinde bulunmuştur." Ve yine bu inanca göre günümüzde hâlâ bu taşın önde gelen Şamanların ellerinde bulunduğu iddia edilmektedir. 
Bu anlatılanların sadece bir inançtan ya da söylentiden ibaret olmadığını binlerce yıl öncesine ait eski Çin Tarihi Kayıtları da teyit etmektedir. Eski Türklerin de elinde bu tür bir taşın (YA DA TAŞI) bulunduğuna dair çok sayıda tarihi kayıt vardır. Çin Kaynakları tarafından tutulan bu kayıtlarda, Türklerin bu taş vasıtasıyla istedikleri zaman yağmur veya kar yağdırabildikleri uzun uzun anlatılmaktadır. 
Evliya Çelebi Kafkasya yollarında seyahat ederken (1641), bir yerli büyücünün (KAM) galip efsunlarla bulutları gökte toplayıp sağanak boşandırdığını anlatmıştır. 
Yine Şerefeddin Yaltkaya, Nuh Peygamber ile kavmi arasındaki konuşmadan bahseder. Yaltkaya, Kuran-ı Kerim den Nuh Suresi'nin 10-11. ayetlerini yağmur yağdırabileceğine delil olarak göstermektedir. Bu ayet şöyledir: ”Dedim ki: Rabbimizden bağışlanma dileyin; çünkü O bağışlayandır. Gökten üzerimize yağmur gönderir. “ 
Yakup el-Hamavi’nin eserinde Ahmet es-Samani; Türk Kavmi Naymanlar’ın Cengiz Han’a karşı yapılan savaşta bu taşı kullandıklarını belirtmiştir. 
Fuat Köprülü, Mahmut b. Mansur un eserine dayanarak, yağmur taşı için, ”Kolayca ufalanabilir, büyük bir kuş yumurtası kadar olup 3 türlüdür: Kırmızı beneklerle dolu beyaz toz renginde, beyaz temiz ve koyu kırmızı yahut muhtelif renklerde. Şekli hakkında muhtelif fikirler vardır” demektedir. 
YA DA TAŞI ile nasıl yağmur yağdırıldığı hususunda da çeşitli rivayetler vardır. Bazılarının bu taşı yüksekten alçağa doğru akan suyun içine konulduğunu, bazıları da bunun kullanılışını yalnız Türkler'in bildiğini, bunu kimseye söylemeyip sır tutuklarını, kimseye öğretmediklerini söylemektedir. 
YA DA TAŞI TÜRKLERE NASIL GELMİŞTİR? 
Bununla ilgili çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Az önce göklerden geldiği yazılmıştı. Şimdi ise Peygamberler tarafından verildiği ile ilgili yazılara bir bakalım: 
İlk görüş: Nuh Peygamber YA DA TAŞI’nı oğlu Yafes’e vererek Orta Asya’ya göndermiştir. 
"Efendiler bu insanlık dünyasında en az yüz milyonu aşkın nüfustan oluşan büyük bir Türk milleti vardır ve bu milletin yeryüzündeki genişliği oranında da bir derinliği vardır. Efendiler bu derinliği isterseniz ölçelim: Birinci ölçek tarih öncesi devirlere ilişkin ölçektir. Bu ölçeğe göre Türk milletinin kökünün dayandığı Türk adındaki insan, insanlığın ikinci babası Nuh Aleyhisselamın oğlu Yafes'in oğlu olan kişidir. Tarih döneminin belge tedarikinde pek hoşgörülü olan ilk evrelerine biz de hoşgörü gösterelim, fakat en açık ve kesin ve en maddi tarih kalıntılarına dayanarak söyleyebiliriz ki Türkler, on beş yüzyıl önce Asya'nın göbeğinde muazzam devletler kurmuştur ve insanlığın her türlü yeteneği onda ortaya çıkmıştır." Mustafa Kemal Atatürk 
İslam yazarlarına göre Hz. Nuh, tufandan sonra oğlu Yafes'i Türk yurduna göndermeden önce ona YA DA TAŞI’nı oğluna vermiştir. Türklerin babası olarak kabul edilen Yafes, bu taşı Türklere vermiş, daha sonra bu taş Oğuz Hana geçmiştir. 
İkinci görüş: YA DA TAŞI Kantura’nın çocuklarıyla Türklere gelmiştir. 
Hazreti İbrahim'in Kantura isimli üçüncü hanımından da birkaç erkek evladı olmuştur. Bunları Vahdaniyeti tebliğ etmek için Horasan'a göndermek istediğinde çocuklar istememişler ve "Kardeşimiz İshak'ı kendi yanında bırakıyorsun, İsmail'i de kutlu bölge / Mekke'de bıraktın. Bizi neden çok uzaklara gönderiyorsun?" demişlerdir. Hazreti İbrahim de onlara gitmeleri gerektiğini izah ederek; "Kuraklığı çok olan bir beldeye gideceksiniz. Size öğreteceğim şu duayı sıkışınca okursanız inşallah yağmur yağacaktır" diyerek bir dua öğretmiştir. Çocuklar Horasan'a yerleştikten uzun bir süre sonra büyük bir kuraklıkla karşılaşmışlardır. Çaresiz kalan halkı görünce, öğrendikleri dua ve ellerindeki YA DA TAŞI ile birlikte yağmurun yağmasını sağlamışlardır. Bunun üzerine insanlar, bu işin ancak hanların işi olduğunu düşünmüş, bu çocukların ve soyundan gelenleri han olarak kabul etmişlerdir. Öyle ki, kanlarının yere düşmesini bile bir felaket olarak görmüşlerdir. Bu adet daha sonra han sülalesinden idam edilmesi gerekenlerin kılıçla değil yay kirişi ile boğmak usulünün doğmasına neden olmuştur. Göktürk devlet geleneğini takip eden Selçuklu ve Osmanlıda da aynen devam etmiştir. 
YA DA TAŞI ve UYGURLARIN GÖÇ DESTANI 
Göç Destanının bir bölümüne şöyle bir göz atalım. Ne anlatıyordu Göç Destanı???
“Yulug Tigin isimli bir prens hükümdar oldu. Çinlilerle çok savaştı. Bu savaşlara son vermek için oğlu Gali Tigini bir Çin prensesi ile evlendirmeye karar verdi. Çinliler, prensese karşılık hükümdardan Tanrı dağının eteğindeki “Kutlu Dağ” adını taşıyan dağı istediler. Gali Tigin dağı verdi. Çinliler dağı götürmek için dağın etrafında ateş yaktılar, dağ kızınca üzerine sirke döktüler. Ufak parçalara ayrılan dağı arabalara koyarak Çin'e taşıdılar. Memleketteki bütün kuşlar, hayvanlar kendi dilleriyle bu dağın gidişine ağladılar. Bundan yedi gün sonra da Gali Tigin öldü. Kıtlık ve kuraklık oldu. Yurtlarını bırakarak göç etmek zorunda kaldılar. Artık kuşlar bile uçarken "Göç Göç" diye ötüyorlardı.”
YA DA TAŞI ise Böğü Tekin efsanesine göre, gökten inen altın ışıktan meydana geldiğini gelmiştir. Bu efsaneye göre, bu altın ışık Kutlu Dağ'ı oluşturmuştur. Kutlu Dağ, yeşim taşından bir kayadır ki, Türkler in elinde bulundukça Türk hakanlığı dünyaya hâkim kalmıştır.
Kutlu Dağ’ın gerçekte bir dağ olmadığını yukarıdaki bilgiye dayanarak rahatlıkla söyleyebiliriz. Peki gidişiyle kuraklığın sebebi olan ve insanları göçe zorlayan bu Kutlu Dağ’ın YA DA TAŞI olduğunu söyleyebilir miyiz??? 
BİRAZ KOMPLO TEORİLERİ EKLEYELİM
YA DA TAŞI’nın dünya dışı bir teknoloji olduğunu düşünerek bağlayalım komplo teorilerine. :) Bu taşın şamanlar aracılığıyla önce Çinlilere sonra Ruslara geçtiği söylenmektedir. 
1768-1774 Osmanlı Rus savaşları 
Rusların bu taşı, 1768-1774 Osmanlı Rus savaşlarında kullandığı söylenmektedir. Rus ordusunun dörtte birini oluşturan gayrimüslim Kalmuk Türkleri tarafından, Müslüman Osmanlı Türklerine karşı silahın kullanılması sonucu perişan olan Osmanlı Ordusu, pek büyük kayıplar vermiş ve Karadeniz’in kuzeyindeki bütün toprakları terk ederek, Tuna Nehri nin beri yakasına kadar çekilmek zorunda kalmıştır. Bu savaşta çokça yağmur yağmış ve tarihi kaynaklar Rusların bu yağmur yağdırma tekniğine sahip olduğunu belirtmiştir. Aynı savaşlar esnasında Sadaret’in sunduğu arzlardan birinde ”Prut Nehri dahi Han Tepesi tarafından sahraya taşıp, geçit olan bir iki mahalle Moskovlu kafiri top ve piyadeler vaz etmekte…”ifadesinden, benzer bir tertibin varlığı hissedilmektedir. 
HİTLER’İN ORDULARINI YENEN HAVA KOŞULLARI 
Hiç bir askeri eğitim almamasına karşın yaptığı savaşların hiçbirini kaybetmeyen, dünyanın en güçlü ordularından kabul edilen Trocky'nin Kızıl Ordusunu defalarca bozguna uğratan, Londra Hava Sahasını 45 günlüğüne eline alan ve Fransa’yı bir günde işgal eden Hitler’in Moskova Seferindeki hava şartlarını düşünemeyecek kadar aptal olması mantıklı mı??? 
Hitler'in güçlü orduları Moskova'yı kuşattığında Ruslara hava koşulları yardım etmiş ve Hitler için sonun başlangıcı burada başlamıştır… 
SONUÇ: 
Gerçekte bir taş var mıydı_ Varsa gerçekten bir taş mıydı yoksa bir teknolojik aygıt mıydı? Şu anda bu taş birilerinin elinde olabilir mi? Doğal felaketlerin sebebi yoksa YA DA TAŞI mı? 
Bu soruların cevaplarını bilemeyiz belki ama bildiğimiz şey YA DA TAŞI'nın Türk Mitolojisinde çok önemli bir yere sahip olduğudur. 
Bu çalışma bir çok kaynaktan derlenmiştir... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder