Kümbetler, Selçuklular zamanında yapılan kendine özgü yapısı olan anıt mezarlardır.
Müslümanların ölülerini gömdükleri binalara kümbet veya türbe denilmektedir. Kümbet daha ziyade kubbe ile veya çokgen tabanlı ve tepesi sivri külah biçimindeki örtülü olan mezar anıtlarıdır. Selçuk Türklerine ait kümbetler Türk mimarisinin en orijinal örnekleridir. Kümbetlere, Doğu Türkistan’dan (Orta Asya) Anadolu’ya kadar Türklerin geçtiği ve oturduğu her yerde rastlanır. “Türk çadırı” adını taşıyan bu mimari türü gerçekten, Türklere ait çadır sanatının mimariye geçmiş örneklerini yansıtır.
Kümbetler içten kubbe, dıştan ise piramit ya da konik bir çatıyla örtülüyordu. Dört köşeli, çok köşeli formdaki Büyük Selçuklu kümbetleri genellikle iki katlı olarak yapılıyordu. Bu kümbetlerin alt kat mezar, üst kat ise mescit olarak kullanılıyordu. Kümbetlerin tepe örtüsü huni veya piramit külah şeklindedir fakat, içeriden kubbe olarak görülür. İslam öncesinde değişik ölü gömme gelenekleri olmasına karşın ölü önce yıkanır, daha sonra kefen giydirilirdi. Tabuta konan ceset ilkbahar ya da sonbaharda toprağa gömülmek üzere mumyalanarak çadırlarda bekletilirdi. İşte bu gelenek, anıtsal türbe yapılarının doğmasına neden olmuştur.
Selçuklular’a ait en önemli kümbetler Kerkük, Erzurum, Ahlat (Bitlis), Gevaş (Van), Kayseri, Sivas,Tunceli, Tokat, Konya, Niğde, Kırşehir, Amasya, Akşehir, Isparta, Nahçıvan gibi şehirler de çok güzel kümbetler bulunmaktadır. Kerkük’teki Gök Kümbet, Niğde’deki Hüdavent Hatun, Tokat’taki Ali Tusi, Kayseri’deki Döner Kümbet ve Sırçalı Kümbet ile Ahlat’taki Ulu Kümbet en güzel örneklerdendir.
Kümbetler, mimari ahenkleri, çadır sanatını taşa ve mermere yansıtarak geçmişe çağrışım yapmaları, kendi eksenlerinde dönüyor ve yukarı doğru süzülüyor gibi duruşlarıyla insanı etkileyen birer harikadırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder